Blog

Sır Psikoloji

Blog

Psikometrik-Testleri-Kim-Yapar-Nolurbak.jpg

18 Aralık 2019 Sır Psikoloji


Sır Psikoloji

PSİKOMETRİK TESTLER


Psikometrik testler: Psikologlar ne için kullanır?

Psikometrik testleri psikologlar genellikle seçim süreçlerinde kullanılır, ancak bilişsel yeteneklerimizi geliştirmek için de yararlıdır.

Psikometrik testler, birçok amaç arasında,psikologlar tarafından  personel seçim süreçlerinde veya giriş testlerinde kullanılır. Onlardan korkanlar ve bu küçük mantıksal ve mekânsal muhakeme problemlerini sevenler var. İşlevleri her zaman aynıdır: kişisel tutumları, becerileri ve psikolojik profili ölçmek.

Bu iyi yapılandırılmış testler eleştirisiz değildir. Herhangi bir psikolojik boyutu veya özelliği ölçmek söz konusu olduğunda, farklı tekniklere başvurmak daha eksiksizdir. Bu şekilde testi uygulayan psikolog daha geniş bir bilgi yelpazesi elde edilebilir.

Psikometrik testler, bir puan ve ilk yaklaşımdan biraz daha fazlasını sunar. Adayın becerilerinin pozisyonun gerektirdiği temel şartlara uygun olup olmadığını görmeye izin verir. Bununla birlikte, sonuçlar daha geniş ve daha kesin bir değerlendirme elde etmek için diğer kriterlerle karşılaştırılıyor.

Raven matrisleri ve sözel veya mekanik yetenek testleri gibi seçici testler, ilk seçim aşaması için uygun filtreler olarak düşünülebilir. Bunları genellikle bireysel bir görüşme takip eder.

Şüphesiz şu anda bir pozisyon isteyen birçok insan psikometrik testlerden geçiyor; amaç ilk seçim aşamasında iyi bir puan almaktır. Özetle, bir sonraki teste erişmek için aşılması gereken ilk engeldir.

Psikometrik testler:Psikologların  amaç ve uygulama alanları

Psikometrik testler genellikle çok seçmeli anketlerdir. Şirketlerin veya herhangi bir organın adayın kişiliği veya diğer bilişsel yönleri hakkında bilgi edinmesine izin verir; dikkat, hafıza, problem çözme, sözel veya mekansal tutumları değerlendirir.

Değerlendirmede dikkate alınması gereken üç önemli husus vardır: hız, doğru cevaplar ve hata sayısı. Öte yandan, Toulouse Üniversitesi tarafından yürütülen çalışmalar gibi çalışmalar önemli bir hususu vurgulamaktadır. Bu testler uzman psikologların değerlendirmesine tabi tutulmalıdır.
Hangi alanlarda kullanılabileceğini görelim.

Psikometrik testler psikolojik değerlendirmelerin bir parçasıdır. Bu nedenle uzman psikologlar tarafından yönetilmeli ve değerlendirilmelidir.
Uygulama alanları
İşyerinde seçim süreçleri.
Eğitim ortamı: Bir öğrencinin entelektüel yeteneklerini, gelişimini ve mesleki yeteneklerini değerlendirmek için kullanılırlar.
Klinik bağlam. Psikometrik testler klinik psikologların olağan çalışmalarının bir parçasıdır. Kişilikleri ve tutumları değerlendirmek için kullanılır, aynı zamanda tanı koymak, psikolojik bozuklukların, bunamaların varlığını doğrulamak için kullanılır.
Ehliyet ve silah lisansı. Gelecekteki sürücünün dikkatini, reaksiyonunu, görsel-uzamsal yeteneklerini değerlendirmeye veya bir silah sahibi olmak isteyen kişinin gereksinimleri olup olmadığını anlamaya izin veriyorlar.

Psikometrik test türleri

Birçoğumuz en az bir kez bir seçim sürecinden geçtik ve testle ilgili gerginlik veya zorluk hissini yaşıyoruz. Bununla birlikte, bu egzersizleri günlük olarak zihinlerini formda tutmak veya sadece eğlenmek için kullanan kişiler var.

Aslında, bilişsel süreçleri, dikkati, hafızayı, mekansal esnekliği, sözel becerileri vb. eğitmek için iyi bir yoldur. Akıllı telefonlar ve hatta internet için birçok uygulama bize oyunlara ve testlere ücretsiz olarak erişme imkanı sunuyor.

En sık kullanılan psiko-yetenek testleri nelerdir?
-Sözel yetenek testi
-Kavramları kelimelerle anlama ve ifade etme yeteneğini ölçer.
-Yazım alıştırmaları, eşanlamlı ve zıt anlamlı kullanımı, sözlü anlama, tamamlanacak cümleler, yazım kurallarını içerir.
-Mantıksal-matematiksel testler
-Sayısal işlemleri anlama ve bunlarla çalışma yeteneğini ölçer.
-Klasik problemler, toplamlar, çıkarma, çarpma ve bölünmeler, kesirler, kökler, yüzdeler, denklemler vb.
-Mekansal yetenek testi
-En ilginçleri arasındadır. Uzaydaki şekilleri, hacimleri, mesafeleri, konumları ayırt etmeyi ve tanımayı gerektirirler.
-Genellikle bağlamı anlamak için zihinsel olarak döndürülecek eksik figürler, bulmacalar, figürler sunarlar.
-Soyut akıl yürütme testi
-Bilgileri mantıksal olarak gözlemleme ve organize etme yeteneğini analiz ederler.
-Bu nedenle tümdengelim yeteneklerimizi bir dizi harf, şekil, kart veya bozuk para önünde kullanmalıyız.
-Dikkat ve konsantrasyon testi
-Her zaman yüksek dikkat gerektiren personel seçme süreçlerinde bulunurlar. İstenen pozisyon fabrikada veya operatörün uzun süre konsantre kalması gereken herhangi bir şirkette bir iş olabilir.
-Her şeyden önce, bu testler tekrarlayan ve monoton bir görevle karşılaşıldığında bile dikkatli olma yeteneğini ölçer. Bu amaçla görsel bellek alıştırmaları, yazılı pasajları, sayıları veya kelimeleri ezberleme yeteneğini içerir.

Bir psikometrik testi nasıl başarılı bir şekilde geçebilirim?

Söylediğimiz gibi, kendilerini bu şekilde aktif tutan birçok insan var; motivasyon kişisel ilgi veya bir yarışmaya katılımla belirlenebilir. İdeal olan her türlü testi sakin bir şekilde denemektir. Hatalardan ders alın ve bunları mümkün olan en kısa sürede çözmeye çalışın.

Ayrıca, şu basit ipuçlarını izleyin:
Bu testleri mümkün olan en iyi şekilde çözme eğitimine ek olarak, seçim testi sırasında konsatrasyonu kontrol etmeyi ve yönetmeyi öğrenmelisiniz.
Talimatları sakin bir şekilde okuyun, kuralları izleyin ve bir ödevi bile unutmamaya dikkat edin.
Size sunulabilecek örnekleri analiz edin. Ödevi çok iyi bildiğinizden asla emin olmayın.
Zaman önemlidir. Herhangi bir soruya takılmayınız.
Onu daha da karmaşık hale getirmeden olduğu gibi bırakarak bir sonrakine geçin.
Test bittikten sonra tekrar kontrol ediniz.
Bu testlerin mantığa dayandığını unutmayın. Sağduyunuzu kullanın. Psiko-yetenek testleri giderek daha popular hale geliyorlar: Onlara aşina olmak hiç bir zaman asla çok fazla değildir. Seçim sürecinin ötesinde, bu becerileri geliştirmek beynimiz için sağlıklı ve faydalıdır.

Psikometrik testler nasıl çalışır?

Esas olarak üç tip psikolojik test vardır:
– Zeka için psikometrik testler: yeni bir ortama uyum sağlama yeteneği, yeni kuralların veya yükümlülüklerin keşfi veya entegrasyonu, bir durumu analiz etmek ve çözüm bulmak için özetlemek amacıyla ölçülür.
– Kişilik anketleri: Bunlar, örneğin, başkalarıyla nasıl ilişki kurduğumuza, dinleme becerilerimize, titizliğe ve yeniden teyit etme yeteneğine dayanan testlerdir.
– Projektif testler: kişiliğimizi, yapısını ve organizasyonunu genel olarak anlamamıza izin veren testler.
En iyi bilinenleri Tematik Görünme Testi veya TAT (çizimlerle uyarı teması testi) ve Rorschach testi. Bu psikolojik testler duygusal bölümü (CE) ölçer: ilişkisel yön, toplumdaki davranış, reaksiyonların ve duyguların yönetimi.
Mantık, canlılık ve düşünme şeklimize odaklanmış IQ (CI) tabanlı başka teknik testler de var.
Psikolojik testler de zaman sınırlı bir test olarak sunulabilir. Genellikle 1 saat 30 dakika dayanırlar ve aşağıdaki bölümlere ayrılırlar:
– Sözel yetenek: 20 dakikada 25 soru.
– Sayısal yetenek: 20 dakikada 15 soru.
– Mantıksal akıl yürütme: 25 dakikada 20 soru.
-Dikkat-hafızaya yerleştirme: 10 dakikada 4 soru.

Bu testler ne içindir?

Büyük şirketler, kamu hizmetleri ve prestijli kolejler genellikle yeni üye seçmek için bunları kullanır. Aday daha iyi tanımlanır, zekasını, analiz ve sentez ruhunu ve yaratıcılıklarını ölçer.
Sakin olun!

Bu sinirler ile ilgili değil. İşe alımınız psikometrik testlerin sonuçlarına bağlı değil. Bu tamamlayıcı bilgidir. CV’ niz daha önemlidir. Çevrimiçi birçok psikolojik test var, onlara rahatlıkla çalışabilirsiniz. Bu şekilde motive olabilir ve iş başvurusu zamanı daha rahat davranabilirsiniz.
Önemli Şirketlerin Kullandığını Unutmayın!

Psikometrik testler 20. Yüzyılın başlarında oluşturulmuş olup, genel olarak eğitim alanları içerisinde kullanılıyordu. 2000’li yıllardan sonra işe alım ve çalışan personele terfi süreçlerinde de kullanılmaya başlanmıştır.

Yapılan araştırmalara göre dünyanın en önemli şirketlerinin %80’i psikometrik testleri şirketlerine göre düzenleyip psikologlarına uygulatmaktadırlar. Ve yine yapılan araştırmalarda bu testlerin kaliteyi daha fazla artırdığını ortaya çıkarmıştır.

Kayseri  Psikolojik testler Hakkında Daha Fazla Bilgi Almak İçin Tıklayınız.

RANDEVU ALIN..

RANDEVU MAİL:






    İsminiz

    E-mail Adresiniz

    Doktor Tercihiniz

    Tarih

    Düşünceleriniz




    18 Aralık 2019 Sır Psikoloji


    Sır Psikoloji

    ÇÖZÜM ODAKLI YÖNTEM


    Kayseri Çözüm Odaklı Psikoterapi

    Çözüm odaklı terapi iki şekilde adlandırılmaktadır. Bunlardan birincisi kısa süreli aile terapisi, ikincisi ise çözüm merkezli ya da olasılık terapisidir. Çözüm odaklı terapinin ana düşüncesi mutlak doğru diye bir şey olmadığıdır. Bu düşünce yapısına göre insanların kendi düşüncelerini kendilerinin oluşturdukları ve yaşanılan problemleri yapıcı bir şekilde düzenleyip çözülebileceği öngörülmektedir.

    Çözüm odaklı yöntem merkezinde danışan kişiye müşteri, probleme de şikayet adı verilmektedir. Terapist ise danışan kişilerin sorunlarını kalıcı bir şekilde çözüme kavuşturmak için yeterli kaynaklara sahip olduğuna inanır ve onların daha güçlü yanlarına odaklanmayı tercih eder.

    Bu durumda danışan kişinin mevcut olan potansiyeli de en üst seviyeye çıkmış olacaktır.
    Çözüm odaklı terapi diğer terapilere göre muhalif bir yöntemdir ve psikoterapi yöntemlerine karşı çıkmaktadır. Farklılıklar ise şu şekildedir;
    -Psikoterapi ve diğer yaklaşımlar genellikle değişimin zorlu olduğunu vurgular ancak çözüm odaklı terapi değişimin sürekli olarak gerçekleşebileceğine inanmaktadır.
    -Çözüm odaklı terapide bulunan şikâyetler ciddi bir neden olması gerektiği düşünülmektedir.
    -Şikâyetin nedenini anlamak, danışan kişiye farkındalık ve iç görü kazandırmak mutlak gerekenler arasında değildir.
    -Her şikayetin ortadan kaldırılmasının faydalı olmayacağına inanılır.
    -Danışanların değişmek konusunda dirençli olduğuna çözüm odaklı terapide inanılmamaktadır.
    -Terapi şekillerinden ilki olan kısa terapi çözüm odaklı terapi için çok önemlidir. Kısa müdahalelerin oldukça etkili olduğu düşünülmektedir.
    -Eksiklik ve patoloji geleneksel olan terapi yöntemlerinde son derece önemli iken çözüm odaklı terapide bunların önemi fazla yoktur ve ne olduğuna bakılmaz.
    Çözüm odaklı terapinin temel varsayımları ise şu şekildedir;
    -Şikayetlerin çözümü için en önemli konu danışanların en güçlü yanları ve kaynaklarının olmasıdır. Burada terapistin görevi ise danışanın en güçlü yanları olan kaynaklarına ulaşmasına ve çözüm için kullanmasına yardımcı olmaktır.
    -Çözüm odaklı terapide değişim sürekli ve her zaman mümkün olan bir şeydir. Danışanın bunu bilmesi halinde değişimin kaçınılmaz olduğu şekliyle davranması beklenmektedir.
    -Terapistin en önemli görevlerinden birisi değişmenin ne olduğunu çok iyi tanımlamalı ve daha fazla değişme sağlamak adına çaba göstermelidir.
    -Çözüm odaklı terapide şikayetlerin çözümü geleneksel çözümlerden farklıdır. Geleneksel çözümlerde şikayet için çok fazla bilgi gerekirken çözüm odaklı yöntemde şikayetin nedenini veya işlevini bilmek sonucu herhangi bir şekilde değiştirmeyecektir.
    -Değişim çok önemlidir ve ufak bir değişim domino etkisi yaratıp diğer parçaları da etkilemektedir. Bu yüzden küçük bir değişimin gerçekleşmesinin sağlanması gerekmektedir.
    -Hedefler gerçekçi olmalıdır. Gerçekçi olmayan bir hedef söz konusu olmadığından dolayı işleyen süreci danışanlar belirlemektedir.
    -Çözüm odaklı yöntem hızlı değişimler getirebilir.
    -Tek bir doğru yoldan çok farklı bakış açıları geçerli olabilmektedir.
    -Kolay değişebilen şeyler bu terapi yönteminde başarıyı sağlamanın temel kurallarından birisidir.

    mümkün olmayan ve zor şeyler terapinin istemediği unsurlardır.
    Çözüm odaklı yöntem danışan kişiyi esas almaktadır. Genel olarak insanların neler karşısında motive olduklarından çok danışan kişinin neyi başarmak istediği ve başarma yolunda mevcut olan güçlü kaynaklarını kullanarak çözüm bulmaları hedefler.

    Danışanın değişimini sağlamak çözüm odaklı terapi uygulayan psikoloğun en temel yapması gerekenler arasında yer almaktadır. Danışanın şikayetleri de çözüm odaklı terapide olumsuz olarak değerlendirilmez, bunlar değişmek için uygun özel davranışlar olarak düşünülür ve ele alınır.

    Kişilik gelişimi ve kişilik bozukluğu ile ilgili herhangi bir kuram getirmeyen çözüm odaklı terapi, psikolojik danışma kuramları dışında hareket etmektedir. Danışan değişimi gerçekleştirmek istiyorsa değişimin nasıl gerçekleşeceğini çok iyi şekilde bilmesi gerekir. Çözüm odaklı yöntemde çıkmazda kalmak istiyorsanız bunları yapın;
    -Hiç kimseyi dinleme.
    -Herkesi dinle.
    -Sürekli analiz et, lakin hiçbir değişikliğe gitme.
    -Problemlerin ve davranışların için her zaman başkalarını suçla.
    -Her olumsuzlukla karşılaştığın zaman hep kendini suçla.
    -İşe yaramayan şeyleri yapmaya devam et.
    -Odaklandığın şey işe hiçbir işe yaramasa da aynı düşünceleri aklından geçirmeye her zaman devam et.
    -Sana yardımcı olacak insanları çevrenden uzaklaştır, yardımcı olmayan insanlarla ilişkilerini sürdür.
    -Hep haklı çıkmaya çok fazla önem ver.
    Çözüm odaklı terapinin ilk aşaması danışan kişinin ne istediğini bulmaktır. Danışan ile terapist kendi arasında somut olan ve ulaşabilir amaçlar oluşturmalıdır. Hedeflerin hepsi makul değildir diyerek geri çevrilmemelidir çünkü çok küçük olan değişimler büyük değişimlerin habercisi olabilir.
    Çözüm odaklı terapi sürecinde aşağıdaki üç hedef amaçlanır.
    -Problem olarak algılanan durumda yapılan şeyi tamamı ile değiştirmek.
    -Duruma karşı bakış açısını değiştirmek.
    -Problemli olan duruma karşı danışanın mevcut kaynaklarını, güçlü yanlarını ve çözümlerini harekete geçirmeyi sağlamak.
    Çözüm odaklı terapi şimdiye odaklanır ve ilk seans oldukça önemlidir. Çünkü ilk seansda danışan ve terapist problemi ortak bir şekilde belirleyecek ve bir amaç oluşturacaklardır. Bu terapi yönteminde işe yaran şeylere her zaman devam etmek ve işe yaramayanları bir an önce bırakmak en temel ilkeler arasında yerini alır.
    Çözüm odaklı terapide kullanılan terapötik teknikler şu şekildedir;
    -Soru sorma: Danışan kişiye farklı seçenekler sunacak şekilde terapist varsayımsal sorular sorar.
    -Problemi normalleştirme: Terapist danışan kişiye buraya geldiği için deli olmadığını ve kendisinin en uç noktalarda olan bir insan olmadığını anlatır.
    -İltifatlar: İltifatlar herkesin hoşuna gider. Danışan kişinin yaptığı şeyler mutlaka takdir edilir.
    -Mucize sorusu: “Farzet ki gece, sen uyurken bir mucize oldu ve problem çözüldü. Bunun olduğunu nereden anlardın? Ne farklı olurdu?” çözüm odaklı yöntemin kendine özgü özel yöntemlerinden birisidir.
    -Derecelendirme soruları: Problemin en kötü olduğu durum 0, tamamen çözülmüş olduğu duruma ise 10 denir. 0’dan 10’a kadar derecelendirilmiş bir ölçekte danışanın kendini nerede gördüğü sorusu ile değerlendirmeye alınır.
    -Kestirme görevi: Danışanlardan diğer gün problemi yaşayıp yaşamayacaklarını kestirmeleri istenir.
    -İleriye dönük sorular: Danışan eğer istisnai durumları düşünemiyorsa bu sefer terapist danışanın gelecekte ki bir durumda problemin yaşanmayacağı bir durumu kendi kafasında tasarlamasını ister.
    -Problemin ne olduğunu bulma: Problemi ana kaynağından alıp ortaya çıkarmak için ayrıntılı ve özel sorular sorulur.
    -Dışsallaştırma: Danışanı problem dışında tutmak için probleme farklı bir isim verilir.
    -İlk seansta görev: Terapist, danışana bir sonraki seansa kadar hayatında ki ilişkilerde gözlem yaparak hayatına devam etmesini ister.
    -Sürpriz yapma görevi: Terapist, danışana sevdiği bir insana şaşırtacak bir sürpriz yapmasına yönteltilir.
    -Yaz, oku ve yak: Obsesif ya da depresif düşünceler için bu motto son derece faydalıdır.
    -Yapılandırılmış kavga: Terapist çiftler için uygulanan bu yöntemde çiftler için bir kavga senaryosu oluşturulur.
    -Farklı bir şey yapma: Danışanın “Ne yapsam aynı” sendromunu engellemek için uygulanmaktadır.
    -Çözüm odaklı hipnoz: Çözüm odaklı hipnoz yöntemleri uygulanarak problemin çözülmesine çalışılır.

    Çözüm odaklı psikoterapi kısacası geleneksel yöntemlere göre daha modern ve daha geliştirilmiş bir yaklaşımlı yöntemdir. Önceliği danışana veren bu yöntem danışanın probleminde en ince ayrıntıya inip vakit harcamak yerine, danışanın şikâyetinde ki odak noktayı bulup çözüme doğru ilerler.

    Çözüm odaklı ilerleyen bu yöntem sayesinde danışanın kafası çok fazla karışmaz ve sadece kendi hayatı içerisinde ki bulguları ele alarak hareket eder.

    Kayseri Çözüm Odaklı Psikoterapi hakkında bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz

    RANDEVU ALIN..

    RANDEVU MAİL:






      İsminiz

      E-mail Adresiniz

      Doktor Tercihiniz

      Tarih

      Düşünceleriniz




      18 Aralık 2019 Sır Psikoloji


      Sır Psikoloji

      PEDAGOJİ


      Kayseri Pedagog

      Pedagoji tanımı gereği “tüm yaşam döngüsü boyunca insanın eğitim ve öğretimini bütünüyle inceleyen insan bilimi” dir. Yanlışlıkla, aslında, bu insan biliminin sadece çocukların incelenmesi ile sınırlı olduğu düşünülmektedir, ancak öyle değildir, bir pedagog, doğumdan yaşlılığa kadar her aşamada insanın eğitimini ve öğretimini inceler.

      Pedagoji terimi Yunancadan geliyor, yani Paidos terimi çocuk anlamına gelirken, Ago eşlik etmek anlamına geliyor ve bu iki kelime birlikte, antik Yunanistan’dan beri çocukları okula getiren köleler için kullanılıyordu.

      Bugün pedagoji, hem çocuk hem de insanların farklı hayat alanlarıyla, okul eğitiminden öğretime kadar her şeyle ilgilenir. Modern pedagoji bağlamında, bu, insan, insan ve onun varlığını, tam olarak inceler, pedagogistler de genellikle bundan kaynaklanan problemlerle ve engellerle ilgilenir.
      Pedagoji, diğer insan bilimleri gibi ve belki de daha fazla, kökleri Felsefe, Edebiyat, Sanat ve Tarih gibi diğer insancıl çalışmalarla derinden bağlantılıdır.

      Son olarak, Pedagoji maksimum amacında sadece insanın gelişimi ve eğitimi üzerine teorilerin formülasyonuna değil, aynı zamanda ve her şeyden önce insanın eğitim ve öğretim kursu sırasında karşılaşabileceği pratik sorunların çözümüne sahiptir.

      Pedagoji, yalnızca pratik ve doğrudan müdahaleler yoluyla, olası bir çözümü bulmak için en sorunlu durumlara bile gerçekten yardımcı olabilir ve analiz edebilir.

      Pedagogist figürü genellikle sadece çocuklarla ilgili alanlar için düşünülse de aslında pedagogist tüm topluluk için çok önemlidir.

      Pedagoji, insanın eğitimini bütünüyle veya insanın tüm yaşam döngüsü boyunca çalışmasını inceleyen insan bilimidir. Sadece çocuklar ve bebekler ile değil, aynı zamanda gençler, yetişkinler, yaşlılar ve engelliler ile de ilgilenir. Bu nedenle diğer İnsan Bilimleri ile birlikte, pedagojinin kendisinin “dönüştürülebilirliği” sürecinin gerçekleştiği biçimsel, biçimsel olmayan ve gayri resmi bağlamlara hitap eder.

      Pedagogist insanı ve insan ve onun varlığını ilgilendiren şeyleri inceler.
      Eğitimin (pedagogistler tarafından geliştirilen teorik modellere göre) üç koordinatı vardır:
      Bilgi (teorik bilgiler).
      Teknik bilgi (pratik beceri veya yetenekler).
      Know-how (bireyin know-how’ı nasıl çalıştırdığı).
      Pedagojik bir sorun oluşturan birçok faktör olabilir: ebeveyn-çocuk ilişkilerinin zorlukları, sosyal dezavantajlar, kültürel çatışmalar, engelli insanların yerleştirilmesi, mahkumların yeniden hayata atılması, uyuşturucu bağımlılarının rehabilitasyonu, vb. belirli eğitim müdahalelerinin konusu olabilir veya pedagojik eylemle ilgili bir dizi sorunlu unsurun parçası olabilir.

      Eğitmek, kişinin içinde ne olduğunu “ortaya çıkarmak” anlamına gelir: bir bireyde potansiyel olarak var olanın en iyisini geliştirmek anlamına gelir. Eğitim iki kişi arasındaki bir ilişkiden oluşur: eğitimci ve eğitim gören. Eğitim gören, ihtiyaçlarını anlayan ve becerilerini geliştiren eğitimcinin eğitim seviyesine uyum sağlamalıdır.

      Günümüz eğitim bilimi olan pedagoji, 19. yüzyılda Avrupa’da kendini kuran pozitivist kültürel modelin tipik bilimsel doğasından kaynaklanmaktadır. Çağdaş pedagoji, eğitilebilirlik prensibine göre kişi ile hayatının tüm süresi boyunca ilgilenir: kişinin yaşam amacında kişisel kalite haline gelmesi gereken kendi hedefine ve karar özgürlüğüne açık olma olasılığına açıklık getirmesine yardımcı olur.

      Pedagoji, bireylerin yaşamında sadece bir mevsimi veya bir anı ilgilendirmez. Çocukluk veya gençlik eğitimi ile sınırlı değildir: insanın doğumdan ölüme, gerçeğe ‘dönüşmesi’ gereken tüm anları ilgilendirir: pedagojik yansıma ile bilinmeyenle yüzleşmeye çalışırız.

      Pedagoji gerçeklik ve dünyaya geliş, bir gruba entegrasyon, zihnin keşfi, kimliğin inşası, farklılık, hastalık ve mutluluk, refah ve yoksulluk, yaşlılık ve ölüm arasında karşılaştırma yaparak insanı inceler. Yaşamın yıllarını anlamak, gerçeği anlamak, sadece düşüncelerin değil, aynı zamanda onları mevcut ve bulaşıcı hale getirmesi gereken kelimeleri de geliştirmek için çok yararlıdır.
      Pedagojinin araştırma alanı insanın eğitimi ve öğrenmesidir.

      Eğitim, orijinal bir insan faaliyetidir; her kültürde ve her tarihsel durumda kaçınılmaz ve anlaşılır bir jesttir. Eğitim her biçimden ve her sosyal normdan geçer: o kadar karmaşıktır ki onu insan tanımından ayırmanın neredeyse imkansız olduğu bilincine sahip olmadan çalışılamaz.
      Eğitimin kalbinde her zaman niyet vardır: kendini insan üzerinde yapılan herhangi bir çalışma biçiminden ayırt etmek için pedagojinin farkında olması ve insanı yapımda bir varlık olarak tanıması gerekir.

      Eğitimsel eylem çok sayıda bilgi gerektirir ve sezgisel olarak ilerleyemez: konu ile ilgili bilgi, ulaşılacak hedefler, bunlara ulaşma prosedürleri ve araçları ve onları yargılamak.
      Pedagoji, insanın ne olduğu konusunda yansıtıcı bir boyutun olduğu ve potansiyelini daha iyi geliştirme, gerçekliği değiştirme olasılığının dayatıldığı yerde ortaya çıkar. Pedagoji, tam olarak sürdürülebilir değişime yöneldiği için, bir toplumun işleyişini sağlamlaştırması gereken bir ‘dönüşüm bilgisidir’. Bu yüzden pedagoji ‘ihtiyatlı bir bilimdir’.

      Şimdiye kadar genel pedagojinin ne olduğu hakkında mantık yürüttük. Bununla birlikte, bu disiplin farklı bölümlere ayrılmaktadır: sosyal olandan gerçek çocuk pedagojisine. Aşağıda daha kapsamlı bir liste bulunmaktadır.

      Sosyal pedagoji: sosyal problemler içinde çalışır;
      Siyaset pedagojisi: insana vatandaş olarak atıfta bulunulur;
      Biçimsel bağlamlar: resmi olarak eğitim ve öğretim için kullanılır;
      Özel: katılımı teşvik eden özel konuların eğitimini amaçlayan;
      Deneysel: pedagojide bilimsel araştırmaya adanmış;
      Yetişkinlerle ilgili pedagoji: yeniden eğitim ve sürekli eğitim gibi konularla ilgilenir;
      Karşılaştırmalı: farklı ulusların veya kültürlerin eğitim uygulamalarını karşılaştırır;
      Aile pedagojisi: özellikle çocukluk pedagojisi temaları ile ilgilenir;
      Oyunlar: oyunların öğrenmede oynadığı role odaklanmış;
      Müzik: sanatın öğrenme dinamiklerine katkısını analiz eder;
      Psikanalitik: psikanalize odaklanmış;
      Sanat: yaratıcılığı birçok bilgi formuyla karşılaştırır;
      Psikopedagoji: çocuk psikopedagogisti çocukların pedagojik sorunları ile ilgili psikolojik yönleri ele alır;
      Nöropedagoji: biyolojik ve sosyal, pedagojik nöroloji arasındaki ilişkiyi antropo-evrimsel açıdan inceler;
      Biyoeğitim: gen-çevre ilişkisine odaklanmıştır;
      Pedagojinin tarihi: pedagojinin epistemolojik durumunu inceler ve genel bilimsel bağlamda çerçeveler.

      Pedagoji ve psikoloji ilişkisi

      19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başı arasında, daha önce sadece bir felsefe dalı olarak görülen psikoloji ve pedagoji arasında yakın bir bağlantı kuruldu. Deneysel Psikolojinin kurucusu kabul edilen Wilhelm Wundt, duyuları aracılığıyla öğrenmeyi ilk inceleyen kişiydi.

      Johann Friedrich Herbart, pedagojiyi felsefe ve değerlerine özümseyen son düşünürlerden biriydi, daha sonra bu iki bileşeni bir eğitim bilimi oluşturmak için öneren psikolojik araştırmalarla arabuluculuk yapmaya çalışıyordu. Referans aldığı filozoflar hassas algı konusunda Johann Heinrich Pestalozzi ve ahlak konusunda Kant olmuştur.

      Stanley Hall, ilk kez pedagojik araştırma önerdiği gibi eğitim alanında bir devrim olan Wilhelm Wundt’un ve Herbart’ın çalışmalarına yaklaştı. Hall, çocukların çizimlerini, anamnezlerini ve hala ilginç kabul edilen teorileri formüle etti.

      Simon ve Binet, bir çocuğun zekasının kafatasının büyüklüğüne göre ölçülebilir olduğu fikrinin üstesinden geldiler ve yeteneklerini ölçmek için bir ölçek ve bir anket tasarladılar.

      Türkiye’de Pedagog Olmak?

      Doğrudan pedagog olmak için Lisans düzeyinde eğitim Türkiye’de bulunmamaktadır. Pedagog unvanı almak için yapılması gereken, YÖK’ün 2547 sayılı kanununa göre Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik ve Çocuk Gelişimi gibi bölümlerden mezun olmak ve psikoloji dalında Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora düzeyinde eğitim almaktır.

      Devlette pedagog olarak çalışmak için KPSS sınavına girip atanmak şarttır. Ancak özel sektörde böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır. Ancak hangi durumda olursa olsun pedagog olmak yetkin bilgi gerektirmektedir.

      RANDEVU ALIN..

      RANDEVU MAİL:






        İsminiz

        E-mail Adresiniz

        Doktor Tercihiniz

        Tarih

        Düşünceleriniz



        dikkat-eksikligi-01.jpg

        31 Ağustos 2018 Sır Psikoloji0

        Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite için Öğretmene Öneriler

        o DEHB’li çocuklar genellikle okula başladıktan sonra teşhis edilirler. Bunun başlıca nedeni anne babaların kendi çocuklarına alışmaları sonucu birçok davranışın onlara olağan görünmesidir. Çoğunlukla öğretmenler DEHB’li çocukları fark edip ve tanı sürecini başlattıkları için DEHB konusunda çok temel bazı bilgilere sahip olmaları gerekir. Öğretmenler tanı sürecinin ilk halkalarından biridir bunun yanı sıra işlerinin DEHB’li çocuklar hakkında her şeyi bilmek ve tanı koymak olmadığını akılda tutarak bir uzmandan yardım istemekten çekinmemelidirler.

        o DEHB’li çocuklarla başa çıkabilmesi için öğretmenlerin olumlu ve gerçekçi akademik beklentiye, sıkı bir gözlem ve denetim becerisine, tutarlı, sabırlı ve esprili bir kişilik yapısına, işbirliğine yatkınlığa (özel eğitim öğretmeni ve uzmanlarla), sahip olması gerekir.

        o DEHB’li çocukların %50’si normal sınıflarda eğitilebilir. Geriye kalan %50’si ise özel eğitim ve ilgili hizmetleri gerektirir. Bu %50’nin yaklaşık %35-40’ ı da normal sınıflarda bulunabilir ancak ek destek alırlar. Çok ciddi şekilde etkilenen diğer %10-15’lik kesim için özel sınıflar gereklidir. Öğretmen bu çocukların ihtiyaçlarını tanıyacak ve bu çocuklara uygun eğitim verecek şekilde eğitilmemişse kendini yetiştirme fırsatları aramalıdır. Aksi halde sınıfta bir sinir savaşı yaşanır.

        o Türk Milli Eğitim sisteminde yer alan müfredat içerikleri dikkat yetenekleri bakımından çan eğrisinin ortasındaki çocuklara göre düzenlenmiştir. Ortalamanın biraz üzerindeki ve biraz altındaki çocuklar okulda genel olarak problem yaşamazlar. Öğretmenlerin ders anlatırken dikkat dağınıklığı bozukluğu olan çocukların da içinde bulunduğu ortalamanın altındaki çocukları göz önünde tutmaları çok önemlidir.

        o Bazen dürtüsel davranışları nedeniyle DEHB’li çocuklar normal çocukların devam ettiği sınıflarda tutulmak istenmez. Alt özel sınıflara gönderilmeleri için anne babalara önerilerde bulunulur. Oysa IQ düzeyi normal olduğu halde dürtüsel ve hiperaktif davranışları nedeniyle bir çocuğun alt özel sınıfa gönderilmesi son derece sakıncalıdır. Aile ya da öğretmen bunu bir çözümmüş gibi görebilir ancak normal IQ ‘ya sahip DEHB’li bir çocuk bu tür sınıflarda zihinsel açıdan kapasitelerinin çok daha altında performans göstermeye başlar. Okul değiştirme seçeneği de saklı kalmak kaydıyla sınıf ya da öğretmen değiştirmek o an için daha iyi bir çözüm olabilir. Normal sınıfta kalabilmesi için neler gerektiği ve sonuçlarının neler olabileceği aile ve çocukla tartışılmalı, uzman görüşü alınmalıdır.

         

        Eğitim-öğretim Ortamı Oluşturma

        o DEHB’li çocuklar sürekli oturmak ve dikkatlerini derse odaklandırmakta yetersizlik yaşarlar ve bu duygudan kaynaklanan yaramazlık davranışları gösterirler. Sonuçta akranları tarafından dışlanır ve yıkıcı davranışlar sergilerler. Yıkıcı davranışlar gösterdikleri için iyice dışlanır, kolay incinir ve

        zarar görürler. Çocukluk döneminde tedavi edilmeyen hiperaktivite vakaları, ilaç bağımlılığı, antisosyal davranışlar gösterme ve başkalarından zarar görme riskiyle karşı karşıyadır.

        o Bu çocukların dikkatleri ilgisiz uyaranlarla ve diğer insanların önemsemediği ses ve olaylarla kolaylıkla dağılabildiği için sınıflarının sessiz ve sade olmasında yarar vardır. Öğretmenlerin sınıfı güzelleştirmek veya eğitim amacıyla her yere astıkları materyallerde bu çocukların dikkatini dağıtabilmektedir.

        o Bu öğrencilerin düşünce biçimlerinin farklı olduğuna dikkat edilmelidir. Doğrusal bir düşünceye sahip olmadıkları ve asla olamayacakları için çocukları bu yönde zorlamak, kaynakları ve zamanı boşa harcamaya yol açar.

        o DEHB’li çocukların bulunduğu sınıflarda konular dikkatlice yapılandırılmalı, önemli noktalar açıkça belirlenmelidir.

        o DEHB’li öğrenciler için her ders planında fiziksel hareketler planlanmalıdır.(Kalemi açmak için kalkmak, yandaki sınıftan tebeşir almak, öğretmen masasını düzenlemek, çiçekleri sulamak, müdür yardımcısına not göndermek gibi).

        o Okulunda yoğun olarak spora yönelmesi sağlanabilir. Bu konuda beden eğitimi öğretmeni ile işbirliği yapıp çocuğun yatkın olduğu bir spor alanını belirlenip, bu sporu yapması için imkân tanıması faydalı olacaktır.

        o Bu çocukların yerinde duramama özellikleri nedeniyle öğretmenleri tarafından sıklıkla uyarılmaları istenmeyen bu davranışın pekiştirilmesine yol açar.

        o Bir öğretmen olarak kendi hızınızı değerlendirerek sınıfta konuları işlerken ne kadar hızlı ya da yavaş olduğunuza dikkat edin.

        o Övgüyü ve cesaretlendirmeyi çok seven bu çocuklar, özellikle cesaretlendirme olmadığı zaman sinirlenirler.

        o Anlamlı ve eğlenceli buldukları etkinliklere rahat yoğunlaşabildikleri için dersi eğlenceli hale getirmek önemlidir.

        o Şakacı, eğlenceli ve sürprizlere açık olarak DEHB’li çocukların ilgisini ve hevesini arttırabilirsiniz. Hayatlarının büyük bir kısmının planlar, listeler ve kurallardan oluşması çok sıkılmalarına yol açar. Oysa sürprizleri ve oynamayı seven bu çocuklar hayat doludurlar.

        o Çocuğun çalışmaya isteyerek katılması ve çalışmadan hoşlanması önemli olduğu için, çalışmaların eğlenceli hale getirilmesine dikkat edilmelidir.

        o Çocuklara bir şey öğretmek için onlarla konuştuğunuzda fiziksel olarak yakın olmak, uygun olan zamanlarda çocuğa dokunmak etkili olabilir.

        o Sürekli göz teması kurarak bu çocukları daha kolay denetleyebilirsiniz. Bir göz atış çocuğu günlük hayallerden sınıf ortamına geri getirebilir.

        o Talimat verirken aşağıdaki noktalara dikkat edin.

        o Canlı açık bir dil kullanın, kısa konuşun.

        o Her seferinde bir tek talimat verin.

        o Konuşurken yüzünüz çocuğa dönük olsun.

        o Çok duyuya hitap eden talimatlar vermeye çalışın.

        o Mümkünse yapılmasını istediğiniz davranışı gösterin.

        o Zaman zaman çocuğun talimatı anlayıp anlamadığını denetleyin ve gerekiyorsa talimatı tekrarlayın.

        o Sınıfa soru yöneltirken, önce soruyu sorun sonra çocuğun ismini söyleyin. Önce çocuğun ismini söylerseniz diğer çocuklar soruyu savuşturduğunu  düşünüp dinlemeyecektir. Dikkati dağılan çocuğa kolay bir soru sorun, konuyla ilgili olması şart değildir.

        o Çocuklardan bir konuda düşünmeleri istendiğinde birkaç saniyede cevaplayabilecekleri sorular sorulmalıdır. Bir konu üzerinde uzunca bir süre düşünmesi beklenmemelidir. Aksi takdirde çocuğun canı sıkılır ve dikkati dağılır.

        o Acele ve özensiz yaptığı işleri tekrar kontrol etmesi istenmeli, verilen görevler arasında kısa molalar verilmelidir.

        o Ne istendiği çok açık bir şekilde öğrenci tarafından anlaşıldığından emin olununcaya kadar tekrarlanarak iletilmelidir.

        o Bu çocukların sınıf içi çalışmalarda hoşlandıkları biriyle eşleştirmek verimi arttıracaktır.

        o Katılma ve bağlı olma ihtiyacı hisseden bu çocuklar grup içi çalışmalarda yer aldıkları sürece kendilerini güdülenmiş hissedecekleri için katılımları sağlanmalıdır.

        o Sıraları öğretmen masasına yakın olabilir ancak orada amaçlı olarak tecrit edilmemelidirler. Kendisine örnek olabilecek bir arkadaşıyla oturtulabilir.

        o Sınıfta DEHB ile ilgili bir hikâye okumak, DEHB’li çocukları deli olarak gören sınıftaki arkadaşları için yararlı olabilir.

        o Sık sık gelişmeleri gözlemlenip denetlenmelidir. Sık ve çabuk geri bildirimler, onları doğru iş üzerinde tutmaya yardımcı olarak, kendilerinden ne beklenildiğini ve hedeflerini karşılayıp karşılayamadıklarını bilmelerini sağlayarak ve cesaret vererek gelişimlerine büyük yararlar sağlar.

        o Kendini gözlemesini öğretin, düşüncelerine nasıl takılıp kaldığının farkına varmasını sağlayın ve en önemlisi de takılma gerçekleştiğinde tekrar nasıl odaklanacağını konuşun.

        o Öğrenmenin duygusal boyutu ihmal edilmemelidir. Duygusal gelişimin sağlıklı olması, davranışların kalıcı kılınması açısından önemli olduğu için öğrencilerin katılım, ait olma ve eğlence ihtiyaçlarının öğretimsel etkinlikler esnasında karşılanması gerekir.

        o Yaramazlığın dikkat çekme(sıkılma ve sevgi ihtiyacından dolayı), güç mücadelesi(tehdit edilmiş hissettiğinden dolayı), öç alma(incinme ve haksızlığa uğradığını hissettiğinden dolayı) ve yetersizlik(güçsüz hissettiğinden dolayı) olmak üzere dört kaynağı olduğunu akılda tutarak yaramazlıklarının nedenine uygun olarak müdahale biçimi belirlenmelidir. Uygun müdahale doğru sonuçlara götürür. Bu konuda bir sınıf yönetimi kitaplarından yararlanabilirsiniz.

        o Pek çok DEHB’li çocuk görsel olarak daha iyi öğrendiği için bir şey söyleneceği zaman göstererek söylemek tercih edilebilir. İstenilen davranış aynı zamanda yazılırsa daha da somutlaşmış olur.

        o Herhangi bir olay yada konunun taslağını çıkarma, kitap okurken ve dinlerken not alma becerisini kazandırılmalıdır. Bu becerileri kazanmak DEHB’li çocuklara kolay gelmez fakat bir sefer öğrendikleri zaman okumaktan ve ders dinlemekten daha az sıkılır hale gelirler.

        o Aşırı yorgunluk stres ve baskı çocukların özdenetimlerini azaltıp uygunsuz davranışlara neden olabileceği için dinlenme fırsatları sağlanmalıdır. Sessizlik zamanı ve gevşeme tekniği uygulamaları buna örnek olabilir.

        o Bu çocuklar gün boyunca çok fazla başarısızlık duyguları yaşarlar. Bunun için mümkün olduğunca başarılı olduğu durumlar araştırılıp başarılarının altı çizilmelidir.

         

         

        o DEHB’li çocukların özdenetim düzeyi düşük olduğu için özdenetimli olmasına yardımcı olacak geri bildirimler verilmelidir. Nasıl davranacakları konusunda genellikle fikirleri olmayan bu çocuklara alternatifler sunulmalıdır.(Bunu farklı bir biçimde nasıl söyleyebilirdin gibi )

        o DEHB’in en yıkıcı yönü DEHB’in kendisi değil özsaygıya yönelik ikincil zararıdır. Bu çocuklar bol bol cesaretlendirilip övülmelidir, ancak överken dikkatli olup gerçek övgülerle sahtelerini kolayca ayırabilecekleri unutulmamalıdır.

        o Çocuğa DEHB’in avantajları olduğu da hatırlatılmalıdır. Çok fazla enerji verdiği için aşırı hareketlilik acil işlerin yapılmasında etkili olmaktadır. İleride hareket ya da konuşkanlık gerektiren mesleklerde başarılı olabilecekleri belirtilmelidir.

         

        Ödev ve Sorumluluklar

        o DEHB’li çocuklar dışsal olayları kendi başlarına yapılandıramadıkları için yönlendirilmeye ve planlamaya ihtiyaç duyarlar. Planlamayı kolaylaştırmak için etkinlik listelerinin yapılması, yaptıkları işin neresinde kaldıklarını unuttuklarında hatırlamalarını kolaylaştırır.

        o Hatırlama bu çocuklar için problem olduğundan dolayı, doğal olarak var olmayan çağrışımlar oluşturarak kodlamaya yardımcı olan hatırlama stratejileri ve beceriler öğretilebilir.

        o Ödevlerini küçük parçalara ayırmak DEHB’li çocuklar için önemlidir. Ağır ödevler çocuğu ezebilir ve çocukta yetersizlik duygusuna yol açabilir. Bu tür ödevlerin her bir bölümü yapılabilecek parçalara ayrılarak çocuğun başarısızlık korkusu azaltılabilir. Aslında bu çocuklar yapabileceklerini düşündüklerinden daha fazlasını yapabilirler.

        o Bu çocuklar çok ödevden sıkıldıkları için az ödev verilerek ödevlerinin niceliğinden ziyade niteliğine dikkat edilmelidir.

        o Yaptığı çalışmalarda verdiğiniz sürenin yeterli olup olmadığına dikkat edin. Yetersiz süreden dolayı başarısızlık çocuğun yeteneklerinden şüphe etmesine yol açar.

        o DEHB’li çocuklar bir ödevi yaparken kendi hızlarına göre değerlendirilmelidir. Sınıftaki diğer çocuklara bakarak onun geç ya da erken bitirdiğini söylemek yanıltıcı olabilir. Çalışma hızı diğer çocuklarla kıyaslanarak belirlenirse DEHB belirtileri daha da artabilir.

        o Öğrenmeyi ölçmek için alternatif değerlendirmeler kullanılmalıdır. Geleneksel standart testlere güvenilmemeli, konular bazen ödev, proje, video kayıt çalışması vererek yada sözel olarak değerlendirilebilir.

        o Bu çocukların bütün ödevlerini, sorumluluklarını, sınav günlerini ve randevularını yazabilecekleri bir ödev defteri kullanmaları sağlanmalıdır. Bu defter günlük olarak kontrol edilmelidir. İşlerini önem derecesine göre sıraya koyması gerektiği paylaşılarak yapılacaklar listesi hazırlamaya özendirilebilir.

        o DEHB’li öğrencilerin bazen diğer öğrenciler kadar iş yapamayacaklarını unutulmayarak beklentiler öğrencinin kapasitesine göre ayarlanmalıdır.

        o DEHB’li öğrenciler bağımsız çalışmanın aksine öğretmen tarafından doğrudan işe yönlendirildiklerinde daha başarılı olmaktadırlar.

        o Çocuk tarafından ceza olarak algılanmamak kaydıyla mümkün olduğunca çocuğa sorumluluk verilmelidir.

        15

        Kurallar

        o DEHB’li öğrencilerin okul başarısını arttırmak için öğretmenlerin kuralların yapılandırılmış olmasına, çalışma zamanlarının kısa tutulmasına, dersin ilginç etkinliklerle desteklenmesine ve olumlu pekiştireçlerin kullanımına dikkat etmesi gerekir.

        o Düzeni sağlamak için kurallar mümkün olduğunca erken oluşturulmalı, düzen ve temizliği kontrol etmek için çok sık ara kontroller yapılmamalıdır. Aksi takdirde çocukların içsel motivasyonları azalır.

        o Sınıftaki öğrencilerin katkılarıyla oluşturulan kuralları herkesin görebileceği bir biçimde yazıp asmak, kuralların benimsenmesini ve uygulanmasını sağlayabilir.

         


        Obsesif-Kompulsif-Bozukluk-ozgur-saygin-solak-01.jpg

        1 Ağustos 2018 Sır Psikoloji0

        [vc_row][vc_column][vc_column_text]Obsesif Kompilsif Bozukluk Nedir?

        Obsesyonlar(takıntılar); Kişi istemediği halde sık sık aklına gelen rahatsız edici tekrarlayan hayaller veya düşüncelerdir. Kişi bu düşünceler ve hayallerin saçma ve mantıksız olduğunun farkındadır ama bi türlü kafasından atamaz ve kişide yoğun bir biçimde kaygıya ve sıkıntıya neden olur.

        En çok rastlanan türleri;

        Bulaşma obsesyonları; Bu obsesyona sahip kişilerde kir, mikrop pislik, meni vb. araçlarla kirleneceğine yada onların bulaşma ihtimalini korkusunu yaşar ‘‘Bulaştı mı aceba gibi zorlayıcı düşüncelerden kendini alamaz’’ Kir, mikrop, pislik bulaşacak ortamlardan kaçınma davranışı gösterebilir

        Kuşku obsesyonu: Bu obsesyona sahip kişiler yaptıkları işlerde emin olamakta zorluk gösterirler.Ütünün fişini çektim mi, Ocağın altını kapattım mı, Kapıyı kilitledim mi? Gibi soruları zihninden atmakta zorluk yaşar.Kişi yapacağı ihmalden dolayı kendisine veya bir başkasına zarar vermenin korkusunu yaşar.

        Saldırganlık obsesyonu:Kişide kendisine veya birbaşkasına zarar vermeyle ilgili zorlayıcı düşündeler bulunur.Çocuğumu penceredn atar mıyım? Ya intihar edersem, ya kendime hakim olamayıp birisini öldürürsem gibi kişiyi rahatsız eden zorlayıcı düşüncelerdir. Bu düşüncelere sahip kişiler makas, bıçak yüksek yerlerden sevdiği kişilerden uzak durmaya çalışabilirler.

        Cinsel obsesyonlar: Ayıplanacakbiçimde, kendisiyle ya da başka bir kişiye yönelik cinsel içerikli obsesyonlardır. Çoğunlukla kişinin hemcinsleriyle veya çocuklarıyla cinsel ilişki yaşamasına dönük ortaya çıkabilir. Yoğun olarak suçluluk, utanma, günahkarlık gibi duygular yaşanabilir. Örneğin; Yakınlarıma karşı cinsel istek duyar mıyım?, Karşı cinsin cinsel organına bakar mıyım,

        Dinsel obsesyon: Kendi inanç ve görüşlerine karşı kabul edilemez, inanç ve düşüncelerinin tam zıttı bir şekilde çok yoğun sıkıntıya neden olacak biçimde kişinin düşünmekten kendini alamadığı tekrarlayan düşüncelerdir.Örneğin; Namaz esnasında akla gelen küfürler,İçinden geçirdiği ama rahatsızlık duyup zihninden atamadığı Allah’a, Peygamber’e, Kur’an’a küfür etme, abdestin sürekli bozulduğunu düşünme, dualarım ibadetim kabul oldu mu düşünceleri

        Simetri obsesyonu: Kişinin hayatında he şeyin düzenli ve simetri  olması gerekliliği ile ilgili düşüncelerdir. Bu kişilerin herhangi bir yere giderken hazırlanması uzun sürebilir.

        Somatik obsesyon: Hayatı tehdit eden hastalıkları(kanser vb.) aşırı düşünme  ve zihinden atamama şeklinde görülür.Kişide yoğun bir biçimde hasta olmaya dair korku ve kaygı yaşar.

        Dokunma obssesyonları;Kişi bir işi yapmadan önce kendince önemli bir nesneye dokunma ihtiyacı duyar.

         

        Kompilsiyonlar(Zorlantılar): Obsesyonların vermiş olduğu sıkıntıdan kurtulmak için kişinin yapmaktan kendini alamadığı yaptığı zaman sıkıntının azalacağı zannedilen ama azalmayan davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir.

        Örneğin;

        • Ellerini tekrar tekrar yıkama
        • Zihninde belli düzende sayılarla iş yapma(elini 3-5-3 kere yıkama)
        • Ocağın altını kapattım mı, ütünün fişini çektim mi, evin kapısını kilitledim mi diye tekrar tekrar kontrol etme
        • Sürekli bir yerleri belli bir biçimde düzenleme

        Bir çok insanda obsesif düşünceler bulunmaktadır ama artık bu düşünceler ve davranışlar kişinin gündelik yaşamını ve sosyal hayatını etkiliyor, zihninden atamakta zorlanıyorsa profesyonel bir desteğe ihtiyaç duyuyor demektir.

        Tedavisi

        Hastalığın kendi kendine düzelmesi neredeyse yok denecek kadar düşük bir ihtimaldir. Bundan dolayı profosyonel bir destek almak oldukça önemlidir. Kendini kanıtlamış psikoterapi yöntemleri bulunmaktadır. Bunlar Bilişsel Davranışcı Terapi ve son zamanlarda aktif bir biçimde kullanılan EMDR terapisidir.

        [/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]


        dehb-yanlis-bilgi-01.jpg

        23 Temmuz 2018 Sır Psikoloji0

        [vc_row][vc_column][vc_column_text]Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunda Doğru Bilinen Yanlışlar

         

        DEHB’ nin, (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) nörobiyolojik bir temeli vardır ve bu yüzden DEHB’ li çocuklar yalnızca tıbbi tedavi görmelidir. İlaçla tedavi gören DEHB’li çocukların %70-80’ninde belirtilerde azalma görülmektedir. Ancak belirtilerde azalma olması bozukluğun ortadan kalkması ile eş anlamlı değildir. İlaçla tedavi çocuk psikiyatristi gerek görüyorsa sözkonusu olmalıdır. Bunun yanı sıra davranışsal ve akademik gelişme sağlanması için psiko-eğitimsel yardımlara gereksinimi vardır. Aksi takdirde ilaçla tedavi amacına ulaşmamaktadır.

         

        DEHB gerçekte mevcut değildir, bu durum çocuklarını disipline edemeyen anne babaların hatasıdır. Bilimsel araştırmalar DEHB’in biyolojik temelli bir bozukluk olduğunu ortaya koymaktadır, ancak nedenleri tam olarak anlaşılamamıştır. Davranış denetlemek için beyin tarafından kullanılan nörotransmitterlerin dengesizliği ve merkezi sinir sistemindeki anormal glikoz metabolizmasından kaynaklandığı ileri sürülmektedir.

         

        DEHB temel olarak kötü ana babalıktan ve disiplin eksikliğinden kaynaklanmaktadır ve bütün DEHB’ li çocukların gerçekte ihtiyaç duydukları şey böyle yapmacık tedaviler değil eski tarz bir disiplindir. Bazı anne babalar çocuğun yanlış davranışının onun ahlaki bir sorunu olduğunu düşünürler zaman zamanda kendilerinde kabahat bulurlar. Tıbbi bir müdahale uygulamadan sadece disiplin yöntemleri uygulamanın DEHB’li çocuğun davranışını iyileştirmekten ziyade iyice kötüleştirdiğini gösteren aile etkileşim araştırmaları vardır.

         

        DEHB yanlış tutumlar sonucu oluşur. Zayıf beslenme, şeker, katkı maddeleri, olağan ölçülerde kurşun, olumsuz ana baba tutumu DEHB’ e yol açmaz. DEHB genetik ve biyolojik temellidir. Bununla birlikte anne babaların davranışları çocuğun DEHB davranışlarını denetleme becerilerini etkileyebilir. Ayrıca bazı araştırmalar hamileyken alkol ve uyuşturucu almanın DEHB’ e yol açabileceği konusunda örnekler sunmuştur.

         

        DEHB’ li çocukların akranlarından farkı yoktur. Her çocuk dikkatini sürdürmede ve yerinde oturmada güçlük çeker. DEHB özellikleri 3-7 yaş arasında başlamışsa akranlarına göre belirtileri çok fazla ve şiddetli yaşıyorsa, birçok ortamda aynı belirtiler varsa, davranışlar çocuğun akademik ve sosyal hayatında önemli bozulmalara yol açıyorsa tüm çocuklarda olduğu söylenemez.

         

        Çocuklar büyüdüklerinde DEHB kaybolur. DEHB sadece çocuklarda bulunmaz, bazı araştırmalar DEHB’in yaşam boyu sürebileceğini göstermektedir. DEHB tanısı konulan çocukların %70-80’ i gençlik dönemlerinde bu belirtileri sürdürmektedir. %30-65’ lik kısmının ise yetişkinlikte tüm klinik belirtileri sürdürmeye devam ettiği görülmektedir. Eğer tedavi edilmezlerse DEHB’li bireyler madde bağımlılığı, depresyon, akademik başarısızlık, mesleki sorunlar ve evlilik sorunları yaşayabilirler. Uygun olarak tedavi edildiklerinde DEHB’li pek çok birey üretken bir yaşam sürebilir.

         

        DEHB’ li çocuklar sürekli pekiştirilmeyi isterler. Hatta diğer öğrencilerden daha çok olumlu pekiştirmeye ihtiyaç duyarlar. Tek başına olumlu pekiştirme davranışı kazanma ve sürdürmede yeterli değildir, üstelik sürekli pekiştirme gerçek hayat ortamlarında uygulanabilir değildir.

         

        DEHB’ li bütün öğrenciler özel eğitim hizmeti almalıdır. Çocuğun eğitimiyle ilgili önemli aksaklıklar ve bu konuda istek varsa özel eğitim gerekebilir.

         

        DEHB’ li çocuklar davranışlarından dolayı sorumluluk almak yerine sadece özür dileyip bahane bulmayı öğreniyorlar. Tedavinin psiko-sosyal yönü bu tür sorunların önüne geçmek içindir. Psikolojik danışmanlar öğretmenler ve hekimler, çocuklara DEHB’in üzerinde çaba harcanması gereken zor bir durum olduğunu bir özür yada kabahat olmadığını öğretirler.

         

        DEHB hayali bir rahatsızlıktır, aslında böyle bir hastalık yoktur. Yüzyılın başından beri yapılan araştırmalar, dürtü kontrolünde zorluk ve hiperaktivite gösteren bireylerin varlığını nesnel olarak göstermiştir.

         

        DEHB’ li çocukları tümü öğrenme güçlüğüne sahiptir. DEHB’ li çocukların %10-33 ‘ü aynı zamanda öğrenme güçlüğüne sahiptir.

         

        DEHB’ li öğrenciler normal sınıflarda öğrenim göremezler. Öğretmen uygun düzenlemeleri yapar ve sınıf süreçlerini yapılandırırsa, bu çocukların yarıdan fazlası normal sınıflarda öğrenim görebilir.

         

        DEHB’ i olan çocuğun her istediği yapılmalıdır. Bu tür bir yaklaşım bu çocukların dürtüsel davranışlarını pekiştirmekten başka bir işe yaramaz.

         

        DEHB tedavisinde kullanılan ilaçlar bağımlılığa yol açar. Bu ilaçların uygun kullanımı alışkanlığa yada bağımlılığa yol açmaz.

         

        DEHB’in tedavisi için kullanılan ilaçlar zeka geriliği ve kısırlık yapar. Bu tür düşünceler bilimsel desteği olmayan görüşlerdir. Bu ilaçların çocukları genel olarak yavaşlattığına ilişkin araştırma bulguları olmakla birlikte zeka geriliği ya da kısırlık olması mümkün değildir.

         

        Uyarıcı ilaçlar almanın DEHB’li çocuklarda kalıcı herhangi bir davranışsal ya da eğitimsel yarar sağladığını hiç bir araştırma göstermemiştir. Araştırmalar uyarıcı ilaçlarla yapılan tedaviden DEHB’li çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin fayda sağladığını göstermiştir.

         

        Öğretmenler yeterince çaba gösterirlerse uyarıcı ilaçlardan daha etkili sonuçlar alınabilir. Çok modelli araştırmalar bu düşüncenin yanlış olduğunu göstermektedir.

         

        Çocuklarda ya da yetişkinlerde DEHB’i teşhis etmek mümkün değildir. Bilim adamları henüz DEHB’in teşhisine yönelik tek bir test geliştirememiş olmasına rağmen, açık seçik tanılayıcı kriterler geliştirilmiştir.

        [/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]


        gorsel-dikkat-egitimi-01.jpg

        18 Temmuz 2018 Sır Psikoloji0

        [vc_row][vc_column][vc_column_text]

        GÖRSEL DİKKATİ GELİŞTİREN OYUNLAR

        Dikkat Kitapları: Çocuğun öğrenme becerisi ve dikkatini geliştirmek için hazırlanan kitaplardır. Bu kitaplar çocuğun yaşına ve gelişim seviyesine göre seçilmelidir.  

        Labirent Oyunları: Kâğıt üzerine çizilmiş labirentin bir girişi ve birçok çıkışı vardır. Amaç girişten yolu takip ederek en az hata ile doğru çıkışı bulmaktır. Bu oyunun aşamalı olarak kolaydan zora doğru seviyeleri vardır.  

         Fark Bulma: Bu konuda daha önceden hazırlanmış çalışmalardan yararlanılabilir. Fark bulma egzersizleri, ayrıntıları çabuk fark etmeyi ve bulmayı, dikkati dar alanlarda iyi kullanabilmeyi sağlar. Birbirine benzeyen ama aralarında küçük farklılıklar bulunan iki resim gösterilir. Bunların arasındaki farkları çocuğun bulması istenir.

         Kamuflaj Resimler: Büyük bir resim içerisine gizlenmiş birçok resimden oluşur. Gizlenen bu resimleri bulmak gerekir.

          Harita Oyunları: Haritadan ülke, şehir, ilçe, kasaba, köy bulma ile ilgili oyunlardır. Oyunun hangi coğrafyada ve hangi özellikle ilgili oynanacağına karar verilir. Belirli bir süre içinde rakipler soruları cevapladıkça oyuna devam ederler.

          Resim Kopya Çalışması: Bakarak bir nesnenin resmini kopya etmektir. Resmin aynısını yapmaya çalışmaktır.

          Resmi Hafızada Tutup Çizme Çalışması: Bir resmi, görüntü karesini, nesneyi, pozisyonu belirli bir süre gözlemledikten sonra ayrıntılı bir şekilde hafızadan çizmeye çalışmaktır.

          Resmi Hatırlatma: Çocuğa bir dakika boyunca bir resim gösterilir. Daha sonra resim kapatılır ve o resimle ilgili sorular sorulur.

        Ayrıntı Görme Oyunu: Bu oyunu oynamak için çocukla beraber çevrenin iyi görüldüğü bakış açısı geniş, yüksek bir yere veya tepeye çıkmak gerekir. Oyun evde oynanacaksa cama veya balkona çıkmak yeterlidir. Baktığınız yerden çocuğa, Ben bir minare görüyorum. Sen de görüyor musun? Benim gördüğüm yeşil arabayı sen de görüyor musun? gibi sorular sorulur. Çocuktan bu soruların cevabını bulması istenir. Çocuk bulamazsa ipucu verilir. Sonra soru sırası çocuğa geçer. Çocuk da sorar ve oyun bu şekilde devam eder.

          Adres Öğrenebilme, Gidilen Yolu Öğrenme Oyunu: Araba ile ailece bir yere giderken, çocuğunuz gideceğiniz yerin yolunun bilmiyorsa bu oyunu oynayabilirsiniz. Yola çıkarken; Haydi bakalım seninle bir oyun oynayacağız; bu oyun yol bulma

        oyunudur. Giderken dikkat et ve yolu öğrenmeye çalış. Bakalım dönüşte yolu sen bulup, tarif edebilecek misin? denir. Yolun etrafındaki binaların, nesnelerin giderkenki görünüşü ile dönüşteki görünüşü farklıdır. O yüzden başta bunu çocuğa belirtmek gerekir.

        Siz yada çocuğunuz dikkat eksikliği yaşamaktaysanız Sır Psikolojik Danışma Merkezini Ziyaret Edebilirsiniz[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]


        Sır Psikoloji

        Günümüzde yaşam koşullarının hızla değişmesi, bireyleri psikolojik, sosyal ve akademik yönden pek çok sorunla yüz yüze getirmektedir. Sorunlarımızla başa çıkabilmek için yalnızca kişisel gayretlerimiz yeterli gelememekte profesyonel bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır.

        Bizler bu ihtiyacı fark edip 2016 yılında Sır Psikoloji Aile Danışma Merkezini kurduk.Kurumumuz T.C. Kayseri Valiliği tarafından ruhsatlandırılmış Aile Çalışma Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne bağlı özel bir kurumdur.

        Amacımız, bireylerin yaşam kalitelerini artmasını sağlayıp, bireysel iyilik hallerine, psikososyal gelişimlerine katkı sağlamak bunun içinde Psikoloji biliminin bilgi ve birikimlerini danışanlarımızın hizmetine sunmaktır.

        Copyright by Sır Psikoloji 2020. All rights reserved.