Blog

Sır Psikoloji

Blog

b11f68acec94fa5f8b0dbdd85e993528.jpg

3 Mart 2023 Sır Psikoloji

 

Deprem sonrası psikolojik destek, deprem gibi doğal afetlerin etkilerinden kurtulmakta zorlanan insanlara verilen yardım ve hizmetlerin bir parçasıdır. Deprem sonrası psikolojik destek, depremin yol açtığı fiziksel ve sosyal yıkımın yanı sıra insanların yaşadığı duygusal stres ve travmayla da ilgilidir.

Deprem Sonrası Psikolojik Destek Hizmetleri

Deprem sonrası psikolojik destek hizmetleri, acil yardım aşamasından itibaren başlar ve sürekli olarak devam edebilir. Bu hizmetler, deprem sonrası insanların duygusal ihtiyaçlarını karşılamak için tasarlanmıştır ve aşağıdaki şekillerde sağlanabilir:

  1. Acil yardım: Deprem sonrası ilk saatler ve günler içinde, insanlar acil yardıma ihtiyaç duyarlar. Bu dönemde, hayatta kalmak için gerekli olan temel ihtiyaçlar karşılanmalıdır. Ayrıca, insanlar deprem sonrası yaşadıkları duygusal stres ve travmayı da hemen hissedebilirler. Acil yardım hizmetleri, insanların bu duygusal ihtiyaçlarını karşılamak için ilk müdahaleyi sağlar.
  2. Danışmanlık hizmetleri: Deprem sonrası, insanlar yaşadıkları travma ile başa çıkmakta zorlanabilirler. Danışmanlık hizmetleri, insanların yaşadıkları zorluğu anlamalarına, duygusal yaralarını iyileştirmelerine ve hayatlarına yeniden adapte olmalarına yardımcı olabilir.
  3. Grup terapisi: Grup terapisi, deprem sonrası insanların benzer durumlar yaşayan kişilerle bir araya gelerek duygusal yüklerini paylaşmalarına ve birbirlerine destek olmalarına yardımcı olabilir. Bu, insanların yalnız hissetme riskini azaltır ve topluluk içinde yeniden bağlantı kurmalarına yardımcı olabilir.
  4. Aile terapisi: Deprem sonrası, ailelerdeki bireyler birbirlerine destek olabilir veya aile içi gerilimler artabilir. Aile terapisi, aile üyelerinin deprem sonrası travmayı birlikte ele almasına yardımcı olabilir.

Deprem Sonrası Psikolojik Destek Nedir?

Deprem sonrası psikolojik destek hizmetleri, depremden sonra insanların sağlıklı bir şekilde iyileşmelerine yardımcı olabilir ve onların yaşamlarını yeniden kurmalarına yardımcı olabilir.

Deprem sonrası psikolojik destek hizmetleri, farklı kişilere ve gruplara yönelik olarak çeşitli şekillerde sağlanabilir. Ayrıca, deprem sonrası psikolojik destek hizmetleri, bireylerin ve toplumların depreme hazırlıklı olmalarını ve gelecekteki doğal afetlere daha iyi bir şekilde yanıt vermelerini sağlayacak önleyici tedbirleri de içerebilir.

Deprem sonrası psikolojik destek hizmetleri, depremzedelerin yanı sıra, afetten etkilenen kurtarma çalışanları, sağlık çalışanları, polis ve itfaiye personeli gibi acil durum görevlileri için de geçerlidir. Bu kişiler, afet sırasında gördükleri travmanın yanı sıra, kurtarma çalışmaları sırasında insanların acılarını gözlemlemenin etkileriyle de başa çıkmak zorunda kalabilirler.

Sonuç olarak, deprem sonrası psikolojik destek hizmetleri, depremden etkilenen insanların yaşadığı duygusal stres ve travmayla başa çıkmalarına yardımcı olur ve onların yeniden sağlıklı bir şekilde hayata dönmelerini sağlar. Bu hizmetler, acil yardım aşamasından itibaren başlayarak, bireysel ve grup terapileri, danışmanlık hizmetleri ve aile terapisi gibi farklı formlarda sağlanabilir.

Deprem sonrası psikolojik destek hizmetleri, insanların yaşadığı duygusal stres ve travmayla başa çıkmalarına yardımcı olmak için birçok farklı yaklaşımı içerebilir. Bu yaklaşımlar arasında bireysel ve grup terapileri, danışmanlık hizmetleri, aile terapisi, sosyal destek programları, eğitim ve bilgilendirme programları gibi çeşitli yöntemler yer alır.

Bireysel terapi, depremzedelerin bir danışmanla bir araya gelerek yaşadıkları duygusal stresi, travmayı ve kaygıları ele almalarına yardımcı olur. Grup terapisi, depremzedelerin bir araya gelerek benzer deneyimleri paylaşmalarını ve birbirlerine destek olmalarını sağlar. Aile terapisi, deprem sonrası aile dinamiklerindeki değişimlerle başa çıkmaya yardımcı olur ve aile üyelerinin birbirleriyle daha iyi iletişim kurmalarını sağlar.

Deprem Sonrası Psikolojik Destek

Sonuç olarak, deprem sonrası psikolojik destek hizmetleri, farklı kişilere ve gruplara yönelik olarak çeşitli şekillerde sağlanabilir. Bu hizmetler, depremzedelerin ve kurtarma çalışanlarının yaşadığı duygusal stres ve travmayla başa çıkmalarına yardımcı olur ve onların yeniden sağlıklı bir şekilde hayata dönmelerini sağlar.

  • Deprem sonrası psikolojik destek hizmetleri, depremden etkilenen insanların sağlıklı bir şekilde iyileşmelerini sağlamaya yöneliktir. Bu hizmetler, insanların deprem sonrası yaşadıkları kayıplar, travmalar, stres ve kaygı gibi duygusal sorunlarla başa çıkmalarına yardımcı olur.
  • Deprem sonrası ücretsiz psikolog hizmetleri, farklı seviyelerde ve farklı tiplerde sağlanabilir. Örneğin, birinci basamak sağlık hizmetleri, acil servisler ve ilk müdahale birimleri depremden etkilenen insanların psikolojik ihtiyaçlarına yönelik hizmetler sunabilir. İkinci basamak sağlık hizmetleri, psikologlar, psikiyatristler ve diğer zihinsel sağlık uzmanlarından oluşan ekipler tarafından sunulan daha uzmanlaşmış hizmetlerdir.
  • Deprem sonrası psikolojik destek hizmetleri, depremzedelerin yanı sıra kurtarma çalışanlarına da yöneliktir. Kurtarma çalışanları, deprem bölgesinde kurtarma ve yardım çalışmaları yürütürken de büyük bir stres altındadırlar ve çoğu zaman depremden etkilenen insanların acil psikolojik ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalırlar.
  • Deprem sonrası ücretsiz psikolog hizmetleri, farklı kültürlerde ve topluluklarda farklı şekillerde sunulabilir. Örneğin, bazı topluluklar için grup terapisi ve sosyal destek programları daha uygunken, diğer topluluklar için bireysel terapi daha iyi olabilir. Bu nedenle, deprem sonrası psikolojik destek hizmetleri, depremden etkilenen toplulukların kültür, inanç ve ihtiyaçlarına uygun şekilde tasarlanmalıdır. Online psikolog desteği de günümüzde bir seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır

Doğal Afetlerin Yol Açtığı Psikolojik Etkiler

Doğal afetlerin yol açtığı psikolojik etkilerin azaltılması için birçok tedbir alınabilir. Bu tedbirler arasında şunlar yer alabilir:

  1. Psikolojik danışmanlık: Deprem sonrasında insanlar stres, kaygı, korku ve diğer psikolojik problemler yaşayabilirler. Psikolojik danışmanlık hizmetleri bu insanlara yardımcı olabilir ve psikolojik yaraların iyileştirilmesine katkı sağlayabilir.
  2. Topluluk desteği: Deprem sonrasında insanların birbirleriyle iletişim kurması ve destek sağlaması önemlidir. Bu desteği sağlamak için topluluk etkinlikleri, dayanışma kampanyaları ve psikolojik destek grupları düzenlenebilir.
  3. İletişim: Deprem sonrası insanların haber almak için birçok kaynağa ihtiyaçları olabilir. Bu nedenle, iletişim hatlarının açık kalması ve güvenilir bilgilerin sağlanması önemlidir.
  4. Güvenli ve rahatlatıcı ortamlar: Deprem sonrası insanların güvenli ve rahatlatıcı bir ortamda olmaları önemlidir. Bu ortamlar, insanların kaygılarını azaltmalarına ve kendilerini daha iyi hissetmelerine yardımcı olabilir.
  5. Fiziksel aktivite: Deprem sonrasında fiziksel aktivite yapmak, insanların stres ve kaygılarını azaltmalarına yardımcı olabilir. Yürüyüş, yoga ve meditasyon gibi aktiviteler, insanların zihinsel sağlıklarını korumalarına ve iyileştirmelerine yardımcı olabilir.
  6. Uyumak: Deprem sonrası insanların uyku düzenleri bozulabilir. İnsanların sağlıklı bir uyku düzeni korumaları, psikolojik sağlıklarını korumalarına yardımcı olabilir.
  7. Profesyonel yardım: Deprem sonrası insanların psikolojik sorunları çok ciddi olabilir. Bu durumda, profesyonel yardım almaları önemlidir. Psikiyatristler ve psikologlar, insanların psikolojik yaralarının iyileştirilmesine yardımcı olabilirler.

Psikolojik İlk Yardım Nedir?

Psikolojik ilk yardım, afetlerden etkilenen insanlara hızlı ve etkili bir şekilde müdahale etmek için tasarlanmış bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, afet sırasında, hemen sonrasında veya birkaç gün sonra uygulanabilir. Psikolojik ilk yardım, afetlerin psikolojik etkilerini azaltmaya yardımcı olur ve insanların afet sonrası stres bozukluğu gibi daha ciddi zihinsel sağlık sorunları geliştirme riskini azaltabilir.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu Nedir?

Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), bir afet sonrasında ortaya çıkabilen ciddi bir zihinsel sağlık sorunudur. Deprem gibi afetler, insanların hayatlarını tamamen değiştirebilir ve sonrasında stres ve kaygı gibi duygusal tepkilere neden olabilir. Bu tepkiler zamanla geçmezse, TSSB gelişebilir.

TSSB, sıkıntı verici hatıralar, kabuslar, uykusuzluk, hiperaktivite, panik ataklar, yıkım, kayıp, hayatta kalma suçu gibi semptomlarla kendini gösterir. TSSB semptomları, günlük yaşamı olumsuz etkileyebilir ve insanların sosyal ilişkilerini bozabilir.

Deprem Sonrası Psikolojik Destek Yöntemleri

Deprem sonrası psikolojik destek, psikolojik ilk yardımın yanı sıra bir dizi diğer yöntemleri de içerir. Bunlar şunları içerebilir:

  • Bireysel terapi: Psikologlar ve psikiyatristler, afetlerden etkilenen insanlara bireysel terapi sağlayabilirler. Terapi, insanların zorluklarla başa çıkma becerilerini geliştirmelerine ve TSSB semptomlarını azaltmalarına yardımcı olabilir.
  • Grup terapisi: Deprem sonrası destek grupları, insanların benzer zorluklarla karşılaşanlarla bir araya gelmelerine denir.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu Belirtileri

Travma sonrası stres bozukluğu, bir kişinin yaşadığı veya tanık olduğu ciddi bir travma sonrasında ortaya çıkan bir tür anksiyete bozukluğudur. Deprem, savaş, doğal afetler, saldırılar veya ciddi bir kaza gibi olaylar, travma sonrası stres bozukluğunun en yaygın nedenleridir.

Bu bozukluğun belirtileri, kişinin yaşadığı travmatik olayın etkisiyle ortaya çıkar. Belirtiler şunlar olabilir:

  • Yineleyen kabuslar ve kötü anılar
  • Uyku sorunları
  • Ani sinirlilik ve öfke nöbetleri
  • Aşırı endişe ve korku
  • Olayın yinelenen düşünceleri ve hatıraları
  • Yalıtılmışlık ve depresif hisler

Travma sonrası stres bozukluğu olan insanlar, genellikle olayla ilgili durumlardan kaçınmaya çalışırlar ve olayın yaşanmasından sonra hayatlarında iş ve sosyal ilişkilerinde zorluklar yaşayabilirler.

Travma sonrası stres bozukluğu olan kişilerin tedavisi, uzun sürebilir ve birkaç farklı terapi türü içerebilir. Psikoterapi, özellikle bireysel terapi, tedavi sürecinde sıkça kullanılan bir yöntemdir. Ayrıca, bazı ilaçlar da semptomları hafifletmek için kullanılabilir. Kayseri psikolog kliniklerine başvurarak destek alabilirsiniz

Kayseri Deprem Sonrası Psikolojik Destek

Deprem sonrası psikolojik destek, travma sonrası stres bozukluğu tedavisinde olduğu gibi, psikolojik ilk yardım gibi bazı temel ilkeleri de içerir. Bu ilkeler, aşağıdaki gibi özetlenebilir:

  1. Güvenli bir ortam sağlamak: Deprem sonrası psikolojik destek, kişilere güvenli bir ortam sağlamayı amaçlamaktadır. Bu, acil durumlar sırasında barınak, yiyecek, su ve diğer temel ihtiyaçlar gibi pratik desteği içerir. Ayrıca, insanlarla duygusal olarak bağlantı kurmayı, onları dinlemeyi ve onlara rahatlatıcı bir ortam sağlamayı da içerir.
  2. Yardım arama: Deprem sonrası psikolojik destek, kişilerin yardım aramasını kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Bu, farkındalık yaratmak, kaynakları ve yardım hatlarını tanıtmak ve insanların kendilerine veya başkalarına yardım almalarına yardımcı olmak gibi şeyleri içerebilir.
  3. Bağlantı kurma: Deprem sonrası psikolog destek, kişilerin birbirleriyle bağlantı kurmalarına yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Bu, insanların birbirleriyle konuşmasına, destek gruplarına katılmasına ve benzer deneyimleri paylaşmasına yardımcı olmayı içerir.
  4. Bilgi verme: Deprem sonrası psikolog desteği yada psikyatrist desteği , kişilere bilgi vermeyi amaçlamaktadır. Bu, acil durumların etkileri, kurtarma operasyonları, sağlık hizmetleri, ilaçlar, psikoterapiler ve diğer kaynaklar hakkında bilgi sağlamayı içerir.
  5. Çevre düzenleme: Deprem sonrası psikolojik destek, kişilerin çevrelerini düzenlemelerine yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Bu, bir oda düzenlemesi veya kişisel eşyaların yeniden düzenlenmesi gibi pratik destekleri içerebilir.
  6. Güvenli bir yer sağlayın: Deprem sonrası kişilerin güvende hissetmesi önemlidir. Eğer mümkünse, güvenli bir yer sağlanmalı ve kişilere barınacakları bir yer verilmelidir.
  7. Psikolojik destek hizmetleri sunun: Deprem sonrası stres bozukluğu yaşayan kişiler için psikolojik destek hizmetleri sunulmalıdır. Bu hizmetler, bir psikolog veya psikiyatrist tarafından verilebilir. Kayseri Ücretsiz psikolog desteği için psikolog klinikleri aramalarında Sır Psikolojiye başvurabilirsiniz
  8. Toplumda farkındalık yaratın: Deprem sonrası stres bozukluğu hakkında toplumda farkındalık yaratmak, insanların bu durumu daha iyi anlamasına ve buna nasıl yardımcı olabileceklerini öğrenmelerine yardımcı olur.

 

Kayseri Deprem Sonrası Ücretsiz psikolog Destek Hizmetleri Hakkında Daha Fazla Bilgi Almak İçin Tıklayınız.

 


Psikometrik-Testleri-Kim-Yapar-Nolurbak.jpg

18 Aralık 2019 Sır Psikoloji


Sır Psikoloji

PSİKOMETRİK TESTLER


Psikometrik testler: Psikologlar ne için kullanır?

Psikometrik testleri psikologlar genellikle seçim süreçlerinde kullanılır, ancak bilişsel yeteneklerimizi geliştirmek için de yararlıdır.

Psikometrik testler, birçok amaç arasında,psikologlar tarafından  personel seçim süreçlerinde veya giriş testlerinde kullanılır. Onlardan korkanlar ve bu küçük mantıksal ve mekânsal muhakeme problemlerini sevenler var. İşlevleri her zaman aynıdır: kişisel tutumları, becerileri ve psikolojik profili ölçmek.

Bu iyi yapılandırılmış testler eleştirisiz değildir. Herhangi bir psikolojik boyutu veya özelliği ölçmek söz konusu olduğunda, farklı tekniklere başvurmak daha eksiksizdir. Bu şekilde testi uygulayan psikolog daha geniş bir bilgi yelpazesi elde edilebilir.

Psikometrik testler, bir puan ve ilk yaklaşımdan biraz daha fazlasını sunar. Adayın becerilerinin pozisyonun gerektirdiği temel şartlara uygun olup olmadığını görmeye izin verir. Bununla birlikte, sonuçlar daha geniş ve daha kesin bir değerlendirme elde etmek için diğer kriterlerle karşılaştırılıyor.

Raven matrisleri ve sözel veya mekanik yetenek testleri gibi seçici testler, ilk seçim aşaması için uygun filtreler olarak düşünülebilir. Bunları genellikle bireysel bir görüşme takip eder.

Şüphesiz şu anda bir pozisyon isteyen birçok insan psikometrik testlerden geçiyor; amaç ilk seçim aşamasında iyi bir puan almaktır. Özetle, bir sonraki teste erişmek için aşılması gereken ilk engeldir.

Psikometrik testler:Psikologların  amaç ve uygulama alanları

Psikometrik testler genellikle çok seçmeli anketlerdir. Şirketlerin veya herhangi bir organın adayın kişiliği veya diğer bilişsel yönleri hakkında bilgi edinmesine izin verir; dikkat, hafıza, problem çözme, sözel veya mekansal tutumları değerlendirir.

Değerlendirmede dikkate alınması gereken üç önemli husus vardır: hız, doğru cevaplar ve hata sayısı. Öte yandan, Toulouse Üniversitesi tarafından yürütülen çalışmalar gibi çalışmalar önemli bir hususu vurgulamaktadır. Bu testler uzman psikologların değerlendirmesine tabi tutulmalıdır.
Hangi alanlarda kullanılabileceğini görelim.

Psikometrik testler psikolojik değerlendirmelerin bir parçasıdır. Bu nedenle uzman psikologlar tarafından yönetilmeli ve değerlendirilmelidir.
Uygulama alanları
İşyerinde seçim süreçleri.
Eğitim ortamı: Bir öğrencinin entelektüel yeteneklerini, gelişimini ve mesleki yeteneklerini değerlendirmek için kullanılırlar.
Klinik bağlam. Psikometrik testler klinik psikologların olağan çalışmalarının bir parçasıdır. Kişilikleri ve tutumları değerlendirmek için kullanılır, aynı zamanda tanı koymak, psikolojik bozuklukların, bunamaların varlığını doğrulamak için kullanılır.
Ehliyet ve silah lisansı. Gelecekteki sürücünün dikkatini, reaksiyonunu, görsel-uzamsal yeteneklerini değerlendirmeye veya bir silah sahibi olmak isteyen kişinin gereksinimleri olup olmadığını anlamaya izin veriyorlar.

Psikometrik test türleri

Birçoğumuz en az bir kez bir seçim sürecinden geçtik ve testle ilgili gerginlik veya zorluk hissini yaşıyoruz. Bununla birlikte, bu egzersizleri günlük olarak zihinlerini formda tutmak veya sadece eğlenmek için kullanan kişiler var.

Aslında, bilişsel süreçleri, dikkati, hafızayı, mekansal esnekliği, sözel becerileri vb. eğitmek için iyi bir yoldur. Akıllı telefonlar ve hatta internet için birçok uygulama bize oyunlara ve testlere ücretsiz olarak erişme imkanı sunuyor.

En sık kullanılan psiko-yetenek testleri nelerdir?
-Sözel yetenek testi
-Kavramları kelimelerle anlama ve ifade etme yeteneğini ölçer.
-Yazım alıştırmaları, eşanlamlı ve zıt anlamlı kullanımı, sözlü anlama, tamamlanacak cümleler, yazım kurallarını içerir.
-Mantıksal-matematiksel testler
-Sayısal işlemleri anlama ve bunlarla çalışma yeteneğini ölçer.
-Klasik problemler, toplamlar, çıkarma, çarpma ve bölünmeler, kesirler, kökler, yüzdeler, denklemler vb.
-Mekansal yetenek testi
-En ilginçleri arasındadır. Uzaydaki şekilleri, hacimleri, mesafeleri, konumları ayırt etmeyi ve tanımayı gerektirirler.
-Genellikle bağlamı anlamak için zihinsel olarak döndürülecek eksik figürler, bulmacalar, figürler sunarlar.
-Soyut akıl yürütme testi
-Bilgileri mantıksal olarak gözlemleme ve organize etme yeteneğini analiz ederler.
-Bu nedenle tümdengelim yeteneklerimizi bir dizi harf, şekil, kart veya bozuk para önünde kullanmalıyız.
-Dikkat ve konsantrasyon testi
-Her zaman yüksek dikkat gerektiren personel seçme süreçlerinde bulunurlar. İstenen pozisyon fabrikada veya operatörün uzun süre konsantre kalması gereken herhangi bir şirkette bir iş olabilir.
-Her şeyden önce, bu testler tekrarlayan ve monoton bir görevle karşılaşıldığında bile dikkatli olma yeteneğini ölçer. Bu amaçla görsel bellek alıştırmaları, yazılı pasajları, sayıları veya kelimeleri ezberleme yeteneğini içerir.

Bir psikometrik testi nasıl başarılı bir şekilde geçebilirim?

Söylediğimiz gibi, kendilerini bu şekilde aktif tutan birçok insan var; motivasyon kişisel ilgi veya bir yarışmaya katılımla belirlenebilir. İdeal olan her türlü testi sakin bir şekilde denemektir. Hatalardan ders alın ve bunları mümkün olan en kısa sürede çözmeye çalışın.

Ayrıca, şu basit ipuçlarını izleyin:
Bu testleri mümkün olan en iyi şekilde çözme eğitimine ek olarak, seçim testi sırasında konsatrasyonu kontrol etmeyi ve yönetmeyi öğrenmelisiniz.
Talimatları sakin bir şekilde okuyun, kuralları izleyin ve bir ödevi bile unutmamaya dikkat edin.
Size sunulabilecek örnekleri analiz edin. Ödevi çok iyi bildiğinizden asla emin olmayın.
Zaman önemlidir. Herhangi bir soruya takılmayınız.
Onu daha da karmaşık hale getirmeden olduğu gibi bırakarak bir sonrakine geçin.
Test bittikten sonra tekrar kontrol ediniz.
Bu testlerin mantığa dayandığını unutmayın. Sağduyunuzu kullanın. Psiko-yetenek testleri giderek daha popular hale geliyorlar: Onlara aşina olmak hiç bir zaman asla çok fazla değildir. Seçim sürecinin ötesinde, bu becerileri geliştirmek beynimiz için sağlıklı ve faydalıdır.

Psikometrik testler nasıl çalışır?

Esas olarak üç tip psikolojik test vardır:
– Zeka için psikometrik testler: yeni bir ortama uyum sağlama yeteneği, yeni kuralların veya yükümlülüklerin keşfi veya entegrasyonu, bir durumu analiz etmek ve çözüm bulmak için özetlemek amacıyla ölçülür.
– Kişilik anketleri: Bunlar, örneğin, başkalarıyla nasıl ilişki kurduğumuza, dinleme becerilerimize, titizliğe ve yeniden teyit etme yeteneğine dayanan testlerdir.
– Projektif testler: kişiliğimizi, yapısını ve organizasyonunu genel olarak anlamamıza izin veren testler.
En iyi bilinenleri Tematik Görünme Testi veya TAT (çizimlerle uyarı teması testi) ve Rorschach testi. Bu psikolojik testler duygusal bölümü (CE) ölçer: ilişkisel yön, toplumdaki davranış, reaksiyonların ve duyguların yönetimi.
Mantık, canlılık ve düşünme şeklimize odaklanmış IQ (CI) tabanlı başka teknik testler de var.
Psikolojik testler de zaman sınırlı bir test olarak sunulabilir. Genellikle 1 saat 30 dakika dayanırlar ve aşağıdaki bölümlere ayrılırlar:
– Sözel yetenek: 20 dakikada 25 soru.
– Sayısal yetenek: 20 dakikada 15 soru.
– Mantıksal akıl yürütme: 25 dakikada 20 soru.
-Dikkat-hafızaya yerleştirme: 10 dakikada 4 soru.

Bu testler ne içindir?

Büyük şirketler, kamu hizmetleri ve prestijli kolejler genellikle yeni üye seçmek için bunları kullanır. Aday daha iyi tanımlanır, zekasını, analiz ve sentez ruhunu ve yaratıcılıklarını ölçer.
Sakin olun!

Bu sinirler ile ilgili değil. İşe alımınız psikometrik testlerin sonuçlarına bağlı değil. Bu tamamlayıcı bilgidir. CV’ niz daha önemlidir. Çevrimiçi birçok psikolojik test var, onlara rahatlıkla çalışabilirsiniz. Bu şekilde motive olabilir ve iş başvurusu zamanı daha rahat davranabilirsiniz.
Önemli Şirketlerin Kullandığını Unutmayın!

Psikometrik testler 20. Yüzyılın başlarında oluşturulmuş olup, genel olarak eğitim alanları içerisinde kullanılıyordu. 2000’li yıllardan sonra işe alım ve çalışan personele terfi süreçlerinde de kullanılmaya başlanmıştır.

Yapılan araştırmalara göre dünyanın en önemli şirketlerinin %80’i psikometrik testleri şirketlerine göre düzenleyip psikologlarına uygulatmaktadırlar. Ve yine yapılan araştırmalarda bu testlerin kaliteyi daha fazla artırdığını ortaya çıkarmıştır.

Kayseri  Psikolojik testler Hakkında Daha Fazla Bilgi Almak İçin Tıklayınız.

RANDEVU ALIN..

RANDEVU MAİL:






    İsminiz

    E-mail Adresiniz

    Doktor Tercihiniz

    Tarih

    Düşünceleriniz




    18 Aralık 2019 Sır Psikoloji


    Sır Psikoloji

    İLİŞKİ PUSULASI


    Kayseri Evlilik ve İlişki Danışmanlığı

    İkili ilişkiler hayatımızın büyük bir bölümünü kapsamaktadır. Karşı cinsle olan ilişkimiz çocukluk döneminden itibaren cinsiyet ayrımını yaptığımız süreçten başlayarak hayatımızın her döneminde yer almaktadır. Ancak ikili ilişkiler konusunda sahip olunan yanlış görüşler ve tutumlar çoğu zaman bizi ilişki içerisinde bir bilinmeze sürükler ve ilişkilerimizin kalitesini düşürür.

    Neredeyse 10 insandan 9’u farklı kaynaklardan ilişkisini nasıl iyiye götürebileceğine ilişkin araştırmalar yapar. Bulduğu sonuçlar doğrultusunda farklı yöntemleri ilişkisinde dener. Maalesef ki bu denemelerin birçoğu ilişkileri ileri götürmezken bazı ilişkilerde farklı problemlere de zemin oluşturur. Bu yazımızda sizlerle ilişki pusulası olacak nitelikte bilgiler vereceğiz.

    Vereceğimiz bilgiler ilişkileriniz için sihirli değnek dokundurmak gibi olmayacak. İlişkinizde kendinizi ve eşinizi değerlendirmenize yardımcı olacak. İşte ilişkiler için öneriler…

    Kıyaslama Yapmaktan Kaçının

    Her ilişki kendi içerisinde farklı dinamiklere sahip bir yapıdadır. Farklı çiftler farklı aktiviteleri yapmaktan keyif alırlar. İlişkilerinizi ya da hayatınızı bir başkasının ilişkisi ve hayatı ile kıyaslamak hiçbir şeyi değiştirmeyecektir. Ayrıca kıyaslama konusunda zaman çok etkin bir elemandır.

    Karşınızdaki ilişkinin mutlu bir anı ile kendi ilişkinizi kıyasladığınızda sizi sorgulama yapmaya iterken, karşınızdaki ilişkinin problemli bir anında yaptığınız kıyaslama size ilişkinizin mükemmel olduğunu düşündürtebilir. Bu nedenle kıyaslama yapmak yerine ilişkilerinizde dönem dönem değerlendirmeler yapmak daha faydalı olacaktır.

    İlişkiler Peri Masalı Değildir

    Kadın – erkek ilişkilerini özellikle birçok kadın gözünde bir peri masalı gibi değerlendirir ve yaşanılan ilk aksi durumda neye uğradığını şaşırır. Çocukluğunuzdan beri hayalini kurduğunuz büyülü aşk hikayesinin içerisinde neşe kadar kederi de barındırdığını unutmamalısınız. Yaşadığınız ilişkinin gerçek hayatın bir parçasını olduğunu unutmamak hem ilişkilerinizin bağlarını güçlendirir hem de ilişki esnasında hayal kırıklıkları yaşamanızın önüne geçer.

    Partnerinizle Ortak Zevkler Belirleyin

    Birçok insan ilişkisinin mükemmel olmasını istemektedir. Ancak bunun için çaba sarf etmemektedir. Gündelik hayat rutininde zaten yorulan kişiler ilişkilerinde çaba sarf etmekten kaçınmaktadır.

    Bu durumda ilişkilerin istendiği kadar sağlıklı ilerleyememesine yol açmaktadır. Partneriniz ile ortak zevkler belirlemek gün bitip eve gitme saatiniz geldiğinde sizi heyecanlandıracak ve zamanlarınızın daha dolu geçmesini sağlayacaktır.

    Partneriniz Sizin Zihninizi Okuyamaz

    İlişki esnasında hem kadınların hem de erkeklerin en sık yaptıkları hata karşı tarafa hiçbir şey söylemeden sıkıntısının anlaşılmasını istemektedir. Ancak karşınızda ki insanın doğa üstü güçleri olmadığı için siz anlatmadığınız sürece sizin problemlerinizin ne olduğunu anlaması mümkün değildir. Böyle anlarda problemleriniz çözüme kavuşamayacak hatta daha da büyük bir hal alacaktır. Bu nedenle ilişki anında yaşadığınız problemleri mutlaka partneriniz ile paylaşmanız gereklidir.

    İlişkinizi Acele Yaşamanıza Gerek Yok

    Özellikle ülkemizde birçok insan ilişkilerinde kendini başkalarına ispat etme gerekliliği duymaktadır. Bu nedenle de ilişkisini birçok yönden tam olarak tartmadan acele kararlar vermektedir. Ancak yapılan araştırmalara göre geç yaşta evlenmek ilişkilerin kalitesi üzerinde olumsuz değil aksine olumlu etkiler yaratıyor.

    Uzmanlar çiftlerin evlilik öncesinde her şeyi tam olarak ölçmeleri gerektiğini belirtiyor. Unutmayın ilişkiler insanların yarıştığı bir alan değildir. İlişki başarısı insanlara hiçbir şeyi ispat etmeniz anlamına gelmez. Bu nedenle ilişkinizde aceleden kaçınmanız gereklidir.

    Önce Kendinizle Barışık Olun

    İnsanların başka insanları hayatlarına almalarında ki en temel etken sevgi dolu bir beraberliği paylaşmaktır. Günümüzde özellikle birçok kadın hayatına alacağı erkeği tercih ederken her konuda kendini ispat etmiş erkekleri tercih etmek istemektedir. Hayatındaki erkekle övünmek onunla ön planda olmak istemektedir.

    Oysa hayatta kendi başarılarına inanmayan ve ilişkisinde kendini geri plana atan insanlar çoğu zaman kaliteli ilişkiler yaşayamamaktadır. Bu nedenle ilişkilerinizde mutlaka kendinizle barışık olun ve kendinizi tatmin edecek alanı mutlaka sağlayın.

    Çevrenizdeki İnsanların Fikirleri İlişkinizi Yönetmesin

    İlişkiler konusunda toplumumuzda en sık yapılan bir diğer hata ise çevredeki insanların görüşlerine ilişki içerisinde çok fazla yer verilmesidir. İlişkinizle ilgili ya da hayatınızla ilgili alacağınız kararlarda üçüncü kişilere danışmak sizin ve ilişkiniz açısından yıpratıcı olacaktır.

    İlk olarak karşınızdaki insan sizin gerçekten neye ihtiyacınız olup olmadığını bilemez, ikinci olarak ise başka insanlar sizin ilişkinize yorum yaparken kendi ilişkilerine nazaran daha olumsuz ve yıkıcı olacaktır. Üçüncü kişiler her zaman ilişkinizdeki olumsuz durumları görmeye daha meyillidir.

    İlişkilerinizde Korkulara Yenik Düşmeyin

    Her zaman hayattan ne istediğini bilen insanlar daha mutlu beraberliklere imza atarlar. İlişkilerde altın kural geçmişte yaşanmış olaylardan ders çıkarmak ve bu durumu ilişkinin ilerleyen süreçlerine taşımamaktır.

    İlişki içerisinde eğer geçmişten taşıdığınız korkular var ise bu sizin ilişkide artık eskisi gibi olmamanıza ve kendiniz gibi davranmamanıza sebep olur. Bu durum ilişkinizde yaşanan olumsuz süreçlerin daha çok yayılmasına neden olmaktadır.

    Partnerinizi Önemsediğinizi Hissettirin

    İnsanlar birbirinden farklı duygu, düşünce ve zevklere sahiptirler. İlişkinin temel amacı tüm duygu ve düşüncelerde ortak amaçları yaşatmak değildir. Aksine ilişkilerde yaşanılan farklılıklar ilişkilerin daha zengin ve çok yönlü olmasını sağlamaktadır.

    Kadınlar her zaman özel olduklarını hissetmek isterler. İşte tıpkı bu mantıkla sizde partnerinizin ilişki esnasında özel olduğunu hissettirin. Farklı fikirlere sahip olsanız ve zıtlıklar yaşasanız da asıl önemli olanın o olduğunu her zaman sağlayın. Farklılıklarla ilişkinizi ilerletebilmeniz ilişkinizin sağlam temellerinin bir göstergesi olacaktır.

    Sevgiliden Önce Arkadaş Olun

    Uzun süreli ilişkiler incelendiğinde genellikle temelinde sağlam bir arkadaş ilişkisi olduğu gözlemlenmiştir. Hayat uzun bir yol insanlar yanlarında götürdükleri partnerleri ile her türlü sıkıntı ve sevinci paylaşmak ister. Bu nedenle ilişkilerde en sağlam temeller sağlam arkadaşlıklar ile kurulur. Eğer en yakın arkadaşınız aynı zamanda partneriniz ise mutlu bir ilişki içerisindesiniz demektir.

    İlişkilerin Değerini Para İle Ölçmeyin

    oplumuzda “zengin koca” diye bir terim bulunmaktadır. İnsanlar genellikle zengin bir eşe sahip olduklarında hayatlarına dair tüm aşamaları tamamladıklarını düşünürler. Ancak ikili ilişkilerde ilişkinizi değerlendirirken bir süre sonra paranın ilişkiniz için bir değer yargısı olmadığını fark edeceksiniz.

    Yapılan araştırmalar gösteriyor ki para ile ilişki uzunluğu ve kalitesi arasında herhangi bir tatminlik bağlantısı kurulamıyor. Bu nedenle ilişkinizi sadece maddiyat üzerine kurmayın.

    Mükemmeli Aramak Sadece Sizi Yorar

    Günümüzde insanlar arasında yaygın olan “Daha iyisini bulabilirim”, “Daha mükemmelini yaşayabilirim”, “Ben en iyisine layığım” gibi düşünceler mutsuz ilişki sayısını arttırıyor. Hiçbir ilişki içerisinde mükemmelliği barındırmıyor.

    İlişkileri mükemmel yapan en temel etken insanların ilişki içerisinde karşılıklı olarak birbirlerinin hatalarını tolere edebiliyor olmaları. Her an sizinle aynı fikirde olacak ve sizi mutlu edecek birini aramak yerine her durumda birbirinizi anlayabileceğiniz birini aramak sizi daha çok mutlu edecektir.

    İnsanlar hep mükemmel ilişkinin peşindedirler ve bunu ararken kendilerinde hiçbir kusur olmadığını düşünürler. Oysa bu en büyük yanılgıdır. Ayrıca çiftlerin ilişkilerde gelecek değil geçmişe bağlı olmaları da ilişkilerin bozulmasına sebebiyet verir.

    Tabi ki ilişkiler için geçmişte sağlam temeller atmak önemlidir. Ancak ilişkinin sağlam bir geleceğinin olabilmesi için de mutlaka her an ileriye dönük düşünmek ve planları geleceği düşünerek kurgulamak gereklidir. Sizde yaşadığınız ilişkilere gerçekçi bir şekilde yaklaşıp partnerinizle mutlu bir birliktelik sürdürebilirsiniz.

    RANDEVU ALIN..

    RANDEVU MAİL:






      İsminiz

      E-mail Adresiniz

      Doktor Tercihiniz

      Tarih

      Düşünceleriniz



      couple-doing-family-therapy-1200x800.jpg

      18 Aralık 2019 Sır Psikoloji


      Sır Psikoloji

      STRATEJİK YÖNTEM


      Kayseri Aile ve Çift Terapisi

      Evlilik terapisi, aile terapisi veya çift terapisi birbirleri ile yakın kavramlar olup aile içerisinde ve toplumda çiftlerin kurdukları yakın ilişkileri inceler ve destekler.

      Toplumumuzda insanlar evliliklerinin her zaman kusursuz olmasını isterler. İyi evlilikler elbette ki mümkündür ancak, kusursuz evlilikler mümkün değildir. İlişkilerin çoğu kusursuz bir başlangıca sahip olsa da ilişkiler uzun bir yolculuktur ve bu yolculukta zaman zaman inişler, çıkışlar mevcut olacaktır.

      Aile terapileri, çift terapilerinin amacı ilişkinizde inişler, çıkışlar, virajlar yorgunluklar, yanlış anlamalar olsa da ilişkinizi tüm bu problemlere karşı hazırlıklı hale getirmektir. İlişki rotanızın daha güvenli bir şekilde ilerleyebilmesi için terapiler sizlere adeta bir tampon noktası oluşturur ve karşılaşacağınız problemleri en az zararla atlatmanızı sağlar.

      Evlilik Terapisi Nedir?

      Evlilik terapisinin anlamını net olarak oturtabilmemiz için ilk olarak evlilik kavramının tanımını net bir şekilde bilmemiz gereklidir. İlk olarak evlilik sadece düğün ile hayatını iki insanın birleştirmesi ve aynı ev içerisinde yaşaması değildir. Evlilik iki insanın ortak amaçlar doğrultusunda birlikte ihtiyaçlarını doyuma ulaştırması ve ortak bir hayat yapısı inşa etmesidir.

      Evlilik insanların hayatı birbirlerine kolaylaştırmalarıdır. Aksi durumda evlilik içinden çıkılmaz bir hal alır ve her iki taraf için de yıpratıcı bir süreç başlar. Toplumumuz da bizlere hep evlilik içerisinde belirli roller biçildiğini görürüz ve evlendiğimizde bu rolleri taklit ederiz. Ancak her insanın karakteri ve evlilikten beklentileri birbirinden farklıdır.

      Bu nedenle evlilikte oluşacak roller ve görev paylaşımları birbirinden farklı olacaktır. Bu nedenle evliliğinize belirli kalıpları uygulamak için değil kendi düzeninizi oluşturmak için başlamanız gereklidir.
      Evlilik sürecinde karşınıza çıkan içinden çıkılmaz durumlarda ya da gözle görülmeyen ama çözümü de olmayan problemlerde hemen “gemileri yakmak”, pes etmek yerine çözüm yolları aramanız gereklidir. Bu noktada da devreye evlilik terapisi girmektedir. Evlilik terapilerine tek ya da eşinizle birlikte katılabilirsiniz. Ancak ilişkiye dair problemlerin daha sağlıklı ve hızlı bir şekilde çözüme kavuşması için eşinizle katılmanız önerilir.

      Çift terapisine başvurulması gereken durumlar şöyledir:
      İlişkinizde sürekli aynı kavgaları ediyor ve çözüm noktasında hiçbir aşama kaydedemeyip, aynı kısır döngüyü sürekli yaşıyorsanız.
      İlişki içerisinde kendinizi değer görmeyen kişi gibi görüyorsanız.
      Kendinizi ilişki içerisinde mutlu hissetmiyorsanız.
      İlişkinize dair her şeyi denediğinizi ve artık hiçbir çıkar yol kalmadığını düşünüyorsanız.
      Bu ve benzer durumları yaşayan çiftlerin sağlıklı bir şekilde ilişki sürdürebilmek için evlilik terapisi görmeleri gereklidir.
      Stratejik Aile ve Çift Terapisine Kimler Katılabilir?
      Aile ve çift terapisine katılmak için illa evli olmanız gerekli değildir. Çift terapisine:
      Evlilik öncesi çiftler
      Yeni evli çiftler
      Küçük çocukları olan çiftler
      Ergen çocukları olan çiftler
      İleri yaştaki çiftler
      Katılabilir.

      Evlilik Öncesi İlişki Terapisi

      Yukarda da belirttiğimiz gibi çift terapilerine katılabilmeniz için illa evli olmanıza gerek yoktur. Evlilik kararı almak üzere olan birçok çift ya da sevgililer de çift terapilerine katılabilmektedir. Evlilik olgusu insanlar için aşılması güç bir süreci temsil etmektedir.

      Bu nedenle çiftler genellikle evlilik kararı alırlarken zorlanmakta ve bu süreçte tökezlemektedirler. Evlilik öncesi çift terapisi sayesinde evliliğe giden yolda aklınıza takılan soruları cevaplandırabilir, kendinizi ve partnerinizi bu süreçte daha iyi tanıyıp daha iyi anlayabilirsiniz.

      Ayrıca evlilik öncesi çift terapisi sayesinde yol arkadaşınız ile ilişkinizin geleceği hakkında daha net düşüncelere sahip olabilir ve gitmek isteyeceğiniz rotayı kolaylıkla belirleyebilirsiniz.

      Evlilik öncesi ilişki terapisi sayesinde çiftler ilerleyen dönemlerde ilişkilerinde karşılarına çıkabilecek zorluklar ve olumsuzluklarla başa çıkmayı ve mutlu ilişkiye dair bilmediklerini öğrenmeyi hedeflerler.

      Yeni Evli Çiftler İçin Evlilik Terapisi

      Özellikle evliliğin ilk yılları sağlam bir ilişki temelleri oluşturmak için bir hayli önemlidir. İki insanın aynı evde yaşamaya alışması, evliliğe ve evlilikte kişilere düşen görevlere alışma süreci, çevre faktörleri, eşinin ailesi ile anlaşma kaygısı gibi zorluklar bu süreçte yaşanır. Birçok çift evliliğin ilk dönemlerinde bu gibi problemleri aşamadıkları için boşanma noktasına gelirler.

      Son yıllarda hayatımızda birçok şeyi hızlı tüketmeye ve tek kullanımlık olarak kullanmaya alıştığımız için maalesef ilişkilerimizde de bu problemleri yaşıyoruz. Tutkulu bir aşk ve sevgi içerisinde olan gençler ilk olarak evlilik konusunda ailelerini ikna etmek için çokça çaba gösteriyor, sonradan ise evliliklerinde yaşadıkları ilk problemde pes ederek boşanma yolunu tercih ediyor. Çoğu yeni evli çift için yıkıcı olmak yapıcı olmaktan çok daha kolay geliyor.

      İnsanların çoğunun sahip olduğu “zamanla düzelir” düşüncesi çiftler üzerinde daha da yıkıcı bir etki yaratıyor. Çünkü hiçbir şey zamanla düzelmiyor, aksine zamanla daha içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Bu nedenle ilişkinin başında olan çiftlere çözemedikleri problemler karşısında çift terapisi almaları öneriliyor.

      Küçük Çocukları Olan Çiftler İçin Evlilik Terapisi

      Anne – baba olmak ilişki içerisindeki rollerin büyük bir hızla değişmesine neden oluyor. Özellikle ilk kez anne olan kadınlar çevreleriyle tüm iletişimlerini keserek sadece çocuklarına odaklanmak istiyor. Ancak bu yeni durum bilinçli bir şekilde yaşanmazsa ilişkinin gidişatı üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor.

      Çocuğun gelecekte nasıl bir yol çizeceği, çocuk yetiştirme esnasında yaşanan maddi sıkıntılar, çalışan annelerin işe dönme süreçleri, sorumlulukların paylaşımı gibi konularda anlaşamayan çiftler sonsuz bir döngü içerisinde kendilerini buluyor. Bu süreçte mutlaka kararlar ortak alınmaya dikkat edilmeli ve çiftler çocukları olmadan baş başa da mutlaka zaman geçirmelidir.

      Ergen Çocukları Olan Çiftler İçin Evlilik Terapisi

      Çocukluk döneminde genellikle çocuğunuz üzerinde yetki ve sorumluluk sahibi olarak onu yönlendirebilirsiniz. Ancak ergenlik dönemi kişilerin kendilerini tanıdıkları ve ne istediklerini deneyimleyerek öğrenmek istedikleri bir süreçtir. Ergenlik döneminde en sık yaşanan problemlerin başında iletişim sorunları gelmektedir.

      Ergen bireyler günlük yaşam ve sosyal yaşam içerisinde daha özgür, daha bağımsız olmak isterler. Gençliğini fark eden birey her şeyi kendi yapma arzusunu hisseder. Maalesef ki aileler bu isteklere olumsuz yanıtlarla geri dönünce çatışmalar ve iletişim problemleri başlar.

      Anne ya da babadan biri bu süreçte çocuğu rahatlatmaya yönelik tutumlar sergilerken diğeri baskıcı ve kendi kararlarını uygulamaya iten bir tutum sergiler. Özellikle aile bireylerinin bir araya geldikleri günlerde çocuklarınızı diğerleri ile kıyaslamak, onları yönlendirmek ve kendi düşüncelerinizi dikte etmek yerine gündelik sohbetler etmeyi tercih edin.

      Ergen çocuğunuzla yaşadığınız bir problem veya tartışma varsa bu durumu günlere yaymayın ve çözüm konusunda baskıcı olmayın. Eğer çocuğunuzla aranızdaki iletişim problemlerini çözemiyorsanız mutlaka stratejik aile terapisi alın.

      İleri Yaştaki Çiftler İçin Evlilik Terapisi

      Çiftler özellikle çocukları olduktan sonra birbirlerini bir kenara bırakarak tüm ilişki ve iletişimlerini çocukları üzerinden yürütmeye başlarlar. Birbirlerine ayırdıkları zamanı azaltırlar ve tek konuştukları çocuklarının, evin problem ve ihtiyaçları olur.

      Zaman ilerleyip çocuklar evden ayrıldıktan sonra çiftler artık birbirlerini tanımıyordur ve nasıl davrandıkları konusunda adeta birer yabancı olmuştur. Bu gibi durumlar ilerleyen yaşta ki çiftler arasında iletişim problemlerine ve anlaşmazlıklara nedenolmaktadır. Bu problemin önüne geçmek ilişki terapisi alınabilir. En temelde ise çiftler birbirlerine zaman ayırmayı unutmamalıdır.

      Kayseri Aile ve Çift Terapisi Desteği Almak İçin Tıklayınız.

      RANDEVU ALIN..

      RANDEVU MAİL:






        İsminiz

        E-mail Adresiniz

        Doktor Tercihiniz

        Tarih

        Düşünceleriniz




        18 Aralık 2019 Sır Psikoloji


        Sır Psikoloji

        ÇEPS 101


        ÇEPSP-101

        Açılımı Çocuk ve Ergenler için Psikolojik Sağlamlık Geliştirme Programı olan ÇEPSP-101 çocukların ve ergen yaştakilerin psikolojilerinde ki sağlamlığı incelemek, sosyal çevrede ki becerilerini geliştirip bu çevrede problemler karşısında kendi başlarına başa çıkma özelliklerini desteklemek amacı ile geliştirilmiş deneye dayalı, çok boyutlu interaktif bir psiko-eğitim programıdır.

        ÇEPSP 101 yani Çocuk ve Ergenler için Psikolojik Sağlamlık Geliştirme Programında;
        -Tanışma, Empati Kurma, Psikolojik Sağlamlık Oluşturma, Zihin Kuramı, Bilişsel Esneklik, Mizah Oluşturma, Problemleri Çözme, Stres Yönetimi, Olumsuz Düşünceli Olmama, Geleceğe Dönüş, Otonomi gibi çocuk ve ergenlerin psikolojik sağlamlıklarını geliştirmeye yönelik bir çalışma uygulanır.

        -Çocuk ve ergenler dışında ebeveynler için de oturumlar yapılmaktadır. İlk oturumda görüşme, ikinci oturum Aile Psikolojik Sağlamlık Ölçümleri yapma, üçüncü oturumda Karar Ağacı Oluşturma, dördüncü ve son oturumda ise Aile Psikolojik Sağlamlığını Geliştirici Aktiviteler bulunma çalışmaları ÇEPSP 101 programı kapsamında yapılmaktadır.

        -Program içinde her bir modül için ayrı şekillerde yapılandırılmış ev ödevleri bulunmakta ve oldukça derin olan gevşeme egzersizleri de yer almaktadır.

        – Psikolojik sağlamlık geliştirme, mizaç ve bağlanma ölçümleri yapma

        – ÇEPSP 101 programı güç durumlarda (birincisi Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunda Psikolojik Sağlamlık Geliştirme Aktiviteleri, ikincisi Boşanma ve aile çatışmasında psikolojik ve aile sağlamlığı geliştirme aktiviteleri) psikolojik sağlamlık geliştirme,

        -Programı analiz edilmiş bir şekilde değerlendirme ve raporlaştırma

        ÇEPSP 101 Program Özellikleri şunlardır;
        – Her bir modül deneysel açıdan sınanmış olup çok boyutludur.
        -ÇEPSP 101 Programında toplamda 10 adet ergen çocuk, 4 adet ebeveyn, 2 adet Dehb ve 2 adet Boşanma ve Aile Çatışma modülleri yerini almaktadır.
        -Bu programın özel olarak kendini ölçme aracı bulunmaktadır. Bu ölçme aracı sayesinde değişim objektif bir biçimde değerlendirilmektedir.
        – ÇEPSP 101 programının uygulama kiti vardır. Uygulama kitinin olması ve zengin içeriği sayesinde program uygulayıcı olan kişiye zengin ve uygulaması son derece kolay bir içerik sunmaktadır.
        – Programda kullanılacak bütün materyaller daha önceden yapılandırılmıştır.
        -Tüm modüllere özel farklı ev ödevleri ve öz-düzenleme egzersizleri program içerisinde yer almaktadır.
        -Program integratiftir. Birçok farklı yaklaşımın birleşimiyle oluşturulmuştur.
        -Programda her bir modül bir seans süresi (60 dk.) sürmektedir.

        Kayseri Çocuk Psikoloğu

        RANDEVU ALIN..

        RANDEVU MAİL:






          İsminiz

          E-mail Adresiniz

          Doktor Tercihiniz

          Tarih

          Düşünceleriniz




          18 Aralık 2019 Sır Psikoloji


          Sır Psikoloji

          ÇÖZÜM ODAKLI YÖNTEM


          Kayseri Çözüm Odaklı Psikoterapi

          Çözüm odaklı terapi iki şekilde adlandırılmaktadır. Bunlardan birincisi kısa süreli aile terapisi, ikincisi ise çözüm merkezli ya da olasılık terapisidir. Çözüm odaklı terapinin ana düşüncesi mutlak doğru diye bir şey olmadığıdır. Bu düşünce yapısına göre insanların kendi düşüncelerini kendilerinin oluşturdukları ve yaşanılan problemleri yapıcı bir şekilde düzenleyip çözülebileceği öngörülmektedir.

          Çözüm odaklı yöntem merkezinde danışan kişiye müşteri, probleme de şikayet adı verilmektedir. Terapist ise danışan kişilerin sorunlarını kalıcı bir şekilde çözüme kavuşturmak için yeterli kaynaklara sahip olduğuna inanır ve onların daha güçlü yanlarına odaklanmayı tercih eder.

          Bu durumda danışan kişinin mevcut olan potansiyeli de en üst seviyeye çıkmış olacaktır.
          Çözüm odaklı terapi diğer terapilere göre muhalif bir yöntemdir ve psikoterapi yöntemlerine karşı çıkmaktadır. Farklılıklar ise şu şekildedir;
          -Psikoterapi ve diğer yaklaşımlar genellikle değişimin zorlu olduğunu vurgular ancak çözüm odaklı terapi değişimin sürekli olarak gerçekleşebileceğine inanmaktadır.
          -Çözüm odaklı terapide bulunan şikâyetler ciddi bir neden olması gerektiği düşünülmektedir.
          -Şikâyetin nedenini anlamak, danışan kişiye farkındalık ve iç görü kazandırmak mutlak gerekenler arasında değildir.
          -Her şikayetin ortadan kaldırılmasının faydalı olmayacağına inanılır.
          -Danışanların değişmek konusunda dirençli olduğuna çözüm odaklı terapide inanılmamaktadır.
          -Terapi şekillerinden ilki olan kısa terapi çözüm odaklı terapi için çok önemlidir. Kısa müdahalelerin oldukça etkili olduğu düşünülmektedir.
          -Eksiklik ve patoloji geleneksel olan terapi yöntemlerinde son derece önemli iken çözüm odaklı terapide bunların önemi fazla yoktur ve ne olduğuna bakılmaz.
          Çözüm odaklı terapinin temel varsayımları ise şu şekildedir;
          -Şikayetlerin çözümü için en önemli konu danışanların en güçlü yanları ve kaynaklarının olmasıdır. Burada terapistin görevi ise danışanın en güçlü yanları olan kaynaklarına ulaşmasına ve çözüm için kullanmasına yardımcı olmaktır.
          -Çözüm odaklı terapide değişim sürekli ve her zaman mümkün olan bir şeydir. Danışanın bunu bilmesi halinde değişimin kaçınılmaz olduğu şekliyle davranması beklenmektedir.
          -Terapistin en önemli görevlerinden birisi değişmenin ne olduğunu çok iyi tanımlamalı ve daha fazla değişme sağlamak adına çaba göstermelidir.
          -Çözüm odaklı terapide şikayetlerin çözümü geleneksel çözümlerden farklıdır. Geleneksel çözümlerde şikayet için çok fazla bilgi gerekirken çözüm odaklı yöntemde şikayetin nedenini veya işlevini bilmek sonucu herhangi bir şekilde değiştirmeyecektir.
          -Değişim çok önemlidir ve ufak bir değişim domino etkisi yaratıp diğer parçaları da etkilemektedir. Bu yüzden küçük bir değişimin gerçekleşmesinin sağlanması gerekmektedir.
          -Hedefler gerçekçi olmalıdır. Gerçekçi olmayan bir hedef söz konusu olmadığından dolayı işleyen süreci danışanlar belirlemektedir.
          -Çözüm odaklı yöntem hızlı değişimler getirebilir.
          -Tek bir doğru yoldan çok farklı bakış açıları geçerli olabilmektedir.
          -Kolay değişebilen şeyler bu terapi yönteminde başarıyı sağlamanın temel kurallarından birisidir.

          mümkün olmayan ve zor şeyler terapinin istemediği unsurlardır.
          Çözüm odaklı yöntem danışan kişiyi esas almaktadır. Genel olarak insanların neler karşısında motive olduklarından çok danışan kişinin neyi başarmak istediği ve başarma yolunda mevcut olan güçlü kaynaklarını kullanarak çözüm bulmaları hedefler.

          Danışanın değişimini sağlamak çözüm odaklı terapi uygulayan psikoloğun en temel yapması gerekenler arasında yer almaktadır. Danışanın şikayetleri de çözüm odaklı terapide olumsuz olarak değerlendirilmez, bunlar değişmek için uygun özel davranışlar olarak düşünülür ve ele alınır.

          Kişilik gelişimi ve kişilik bozukluğu ile ilgili herhangi bir kuram getirmeyen çözüm odaklı terapi, psikolojik danışma kuramları dışında hareket etmektedir. Danışan değişimi gerçekleştirmek istiyorsa değişimin nasıl gerçekleşeceğini çok iyi şekilde bilmesi gerekir. Çözüm odaklı yöntemde çıkmazda kalmak istiyorsanız bunları yapın;
          -Hiç kimseyi dinleme.
          -Herkesi dinle.
          -Sürekli analiz et, lakin hiçbir değişikliğe gitme.
          -Problemlerin ve davranışların için her zaman başkalarını suçla.
          -Her olumsuzlukla karşılaştığın zaman hep kendini suçla.
          -İşe yaramayan şeyleri yapmaya devam et.
          -Odaklandığın şey işe hiçbir işe yaramasa da aynı düşünceleri aklından geçirmeye her zaman devam et.
          -Sana yardımcı olacak insanları çevrenden uzaklaştır, yardımcı olmayan insanlarla ilişkilerini sürdür.
          -Hep haklı çıkmaya çok fazla önem ver.
          Çözüm odaklı terapinin ilk aşaması danışan kişinin ne istediğini bulmaktır. Danışan ile terapist kendi arasında somut olan ve ulaşabilir amaçlar oluşturmalıdır. Hedeflerin hepsi makul değildir diyerek geri çevrilmemelidir çünkü çok küçük olan değişimler büyük değişimlerin habercisi olabilir.
          Çözüm odaklı terapi sürecinde aşağıdaki üç hedef amaçlanır.
          -Problem olarak algılanan durumda yapılan şeyi tamamı ile değiştirmek.
          -Duruma karşı bakış açısını değiştirmek.
          -Problemli olan duruma karşı danışanın mevcut kaynaklarını, güçlü yanlarını ve çözümlerini harekete geçirmeyi sağlamak.
          Çözüm odaklı terapi şimdiye odaklanır ve ilk seans oldukça önemlidir. Çünkü ilk seansda danışan ve terapist problemi ortak bir şekilde belirleyecek ve bir amaç oluşturacaklardır. Bu terapi yönteminde işe yaran şeylere her zaman devam etmek ve işe yaramayanları bir an önce bırakmak en temel ilkeler arasında yerini alır.
          Çözüm odaklı terapide kullanılan terapötik teknikler şu şekildedir;
          -Soru sorma: Danışan kişiye farklı seçenekler sunacak şekilde terapist varsayımsal sorular sorar.
          -Problemi normalleştirme: Terapist danışan kişiye buraya geldiği için deli olmadığını ve kendisinin en uç noktalarda olan bir insan olmadığını anlatır.
          -İltifatlar: İltifatlar herkesin hoşuna gider. Danışan kişinin yaptığı şeyler mutlaka takdir edilir.
          -Mucize sorusu: “Farzet ki gece, sen uyurken bir mucize oldu ve problem çözüldü. Bunun olduğunu nereden anlardın? Ne farklı olurdu?” çözüm odaklı yöntemin kendine özgü özel yöntemlerinden birisidir.
          -Derecelendirme soruları: Problemin en kötü olduğu durum 0, tamamen çözülmüş olduğu duruma ise 10 denir. 0’dan 10’a kadar derecelendirilmiş bir ölçekte danışanın kendini nerede gördüğü sorusu ile değerlendirmeye alınır.
          -Kestirme görevi: Danışanlardan diğer gün problemi yaşayıp yaşamayacaklarını kestirmeleri istenir.
          -İleriye dönük sorular: Danışan eğer istisnai durumları düşünemiyorsa bu sefer terapist danışanın gelecekte ki bir durumda problemin yaşanmayacağı bir durumu kendi kafasında tasarlamasını ister.
          -Problemin ne olduğunu bulma: Problemi ana kaynağından alıp ortaya çıkarmak için ayrıntılı ve özel sorular sorulur.
          -Dışsallaştırma: Danışanı problem dışında tutmak için probleme farklı bir isim verilir.
          -İlk seansta görev: Terapist, danışana bir sonraki seansa kadar hayatında ki ilişkilerde gözlem yaparak hayatına devam etmesini ister.
          -Sürpriz yapma görevi: Terapist, danışana sevdiği bir insana şaşırtacak bir sürpriz yapmasına yönteltilir.
          -Yaz, oku ve yak: Obsesif ya da depresif düşünceler için bu motto son derece faydalıdır.
          -Yapılandırılmış kavga: Terapist çiftler için uygulanan bu yöntemde çiftler için bir kavga senaryosu oluşturulur.
          -Farklı bir şey yapma: Danışanın “Ne yapsam aynı” sendromunu engellemek için uygulanmaktadır.
          -Çözüm odaklı hipnoz: Çözüm odaklı hipnoz yöntemleri uygulanarak problemin çözülmesine çalışılır.

          Çözüm odaklı psikoterapi kısacası geleneksel yöntemlere göre daha modern ve daha geliştirilmiş bir yaklaşımlı yöntemdir. Önceliği danışana veren bu yöntem danışanın probleminde en ince ayrıntıya inip vakit harcamak yerine, danışanın şikâyetinde ki odak noktayı bulup çözüme doğru ilerler.

          Çözüm odaklı ilerleyen bu yöntem sayesinde danışanın kafası çok fazla karışmaz ve sadece kendi hayatı içerisinde ki bulguları ele alarak hareket eder.

          Kayseri Çözüm Odaklı Psikoterapi hakkında bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz

          RANDEVU ALIN..

          RANDEVU MAİL:






            İsminiz

            E-mail Adresiniz

            Doktor Tercihiniz

            Tarih

            Düşünceleriniz




            18 Aralık 2019 Sır Psikoloji


            Sır Psikoloji

            BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI


            Kayseri Bilişsel Davranışçı Terapi

            Bilişsel Davranışçı Terapi (Cognitive-Behaviour Therapy, CBT) şu anda uluslararası olarak psikopatolojik bozuklukları anlamak ve tedavi etmek için en güvenilir ve etkili modellerden biri olarak kabul edilmektedir.

            Bu yaklaşım, duyguların, düşüncelerin ve davranışların arasındaki karmaşık bir ilişkiyi varsayar; duygusal problemlerin, hastanın deneyimlediği acıya ve bunları değiştirme olasılık ve fırsatlarına rağmen, zaman içinde sürdürülen işlevsiz inançların ürünü olduğunu vurgular.
            Temel teori, duygusal ve davranışsal bozuklukların kökeni ve sürdürülmesinde bilişsel çarpıklıkların ve gerçekliğin öznel temsilinin önemini vurgular. Bu, olayların psikolojik, duygusal ve davranışsal problemler yaratmayacağı ve sürdürmeyeceği anlamına gelir, ancak bunlar bireyin bilişsel yapılarından (Filozof Epictetus zamanında zaten paylaşıldığı varsayılır) büyük ölçüde etkilenecektir.

            Aslında, bilişsel psikoterapiyi karakterize eden ve ayıran şey, duygusal bozuklukların düşünceler, duygular ve davranışlar arasındaki ilişkinin analizi yoluyla açıklanmasıdır.

            Bu nedenle bilişsel davranışçı terapi (CBT), hastaların daha işlevsel inançlarla yer değiştirmeleri ve / veya entegre edilmeleri için gerçekliğin tekrarlayan düşünceleri ve işlevsiz akıl yürütme ve yorumlama kalıplarını belirlemelerine yardımcı olmayı amaçlamaktadır.
            Bilişsel davranışçı terapi, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Yüksek Sağlık Kurumu tarafından yayınlanan son belgelerle onaylandığı gibi, anksiyete bozuklukları için tercih edilen tedavinin rolünü üstlenmiştir.

            Yardıma ihtiyacınız varsa veya bir aile üyeniz veya arkadaşınızın tavsiyeye ihtiyacı varsa, Kayseri ‘de BDT uygulayan psikolog aramalarınızda Sır Psikoloji tercih edebilirsiniz

            Bilişsel davranışçı terapi, aşağıdaki özelliklerle karakterize edilir:

            BİLİMSEL OLARAK KURULMUŞTUR: Klinik müdahale, temel psikolojik araştırmalardan türetilen yapılar ve zihinsel süreçler hakkındaki bilgilerle kesinlikle tutarlıdır. Ayrıca kontrollü çalışmalarla bilişsel-davranışçı terapinin etkili bir tedavi olduğu gösterilmiştir.
            Bilişsel-davranışçı terapi, aslında, depresyon ve anksiyete bozukluklarının tedavisinde psikotrop ilaçlara üstün veya en azından eşit, ancak nükslerin önlenmesinde çok daha faydalı sonuçlar göstermiştir.

            AMACA YÖNELİKTİR: Bilişsel-davranışçı psikoterapist, ilk toplantılarda terapinin hedeflerini belirlemek, bir teşhis koymak ve hastaya kendi ihtiyaçlarına uygun bir tedavi planı üzerinde anlaşmak için hastayla birlikte çalışır. Daha sonra, hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığını kontrol etmek için ilerlemeyi periyodik olarak kontrol etmeye özen gösterir.

            PRATİK VE SOMUT: Tedavinin amacı somut psikolojik problemlerin çözülmesine dayanır. Bazı tipik amaçlare depresif semptomların azaltılması, panik atakların ortadan kaldırılması ve olası eşlik eden agorafobi, kompulsif ritüellerin veya patolojik yeme davranışlarının azaltılması veya ortadan kaldırılması, başkalarıyla ilişkilerin teşvik edilmesi, sosyal tecrit vb. dahildir.

            DANIŞAN VE TERAPİST ARASINDA İŞBİRLİĞİ OLUYOR: Danışan ve terapist, konuyu sorunlarını çözmek için yönlendirebilecek stratejileri anlamak ve geliştirmek için birlikte çalışır. CBT aslında, esasen hasta ve terapist arasındaki işbirliğine dayanan bir psikoterapidir. Her ikisi de, hastayı ele alan duygusal ve davranışsal sorunların nedeni olabilecek belirli düşünme yollarının tanımlanması ve sorgulanmasında aktif olarak yer almaktadır.

            KISA SÜRELİDİR: Bilişsel-davranışçı terapi mümkün olduğunca kısa vadelidir. Terapi süresi genellikle duruma bağlı olarak çoğu zaman haftalık olarak dört ila on iki ay arasında değişir. Daha uzun bir tedavi süresi gerektiren daha ciddi psikolojik problemler, bilişsel terapinin, psikotrop ilaçların ve diğer tedavi şekillerinin entegre kullanımından hala yararlanmaktadır.

            Bilişsel davranışçı psikoterapi iki farklı tedavi yöntemini birleştirir

            1. DAVRANIŞ PSİKOTERAPİSİ

            Zorluk yaratan durumlar ile kişinin bu gibi durumlarda ortaya koyduğu olağan duygusal ve davranışsal tepkiler arasındaki ilişkiyi, yeni yanıt yolları, korkulan durumlara kademeli olarak maruz kalma ve rahatsızlık durumları değişmeye yardım ediyor.

            2. BİLİŞSEL PSİKOTERAPİ

            Hastanın yaşadığı güçlü ve kalıcı sorunlu duygularla eşzamanlı olarak tekrar eden düşünceleri, gerçekliğin akıl yürütme ve yorumlama kalıplarını tanımlamaya yardımcı olur. Onları düzeltmeye, zenginleştirmeye, diğer daha gerçekçi düşüncelere entegre etmeye veya her durumda kişinin refahı için daha işlevsel hale getirmeye yardımcı olur.

            Bilişsel davranışçı terapide içerik ve sorunlu bilişsel süreçlerdeki değişim (inançlar, değerlendirmeler, beklentiler, duygular, bilişsel çarpıtma ve b.) sadece hastaların işlevsiz inançlarının tartışılması ve yeniden düzenlenmesi yoluyla değil, çok sayıda ve çeşitli yöntemlerle de takip edilmektedir. Müdahale, sadece bireyin işleyişinin bilişsel yönlerine değil, aynı zamanda özellikle duygusal ve davranışsal olanlara da yöneliktir.

            Bilişsel davranışçı terapinin tarihi

            Aaron Beck ve Albert Ellis tarafından 1960’larda (Beck 1967, Ellis 1962) ilk kez öne sürülen temel varsayım, hastanın zihinsel temsillerinin (inançlar, otomatik düşünceler, kalıplar), minimum çıkarımla, psikolojik sıkıntıyı ve zaman içindeki sürekliliğini açıklamasına izin vermesidir. İşlevsel olmayan duygusal reaksiyonlar ve rahatsızlık, bilişsel tip içerik ve biçimsel çarpıklıkların – patoloji, işlevsiz düşünce, kalıp ve süreçlerin sonucudur. Bu şemalarda değişiklik yapılmaması, aksine kanıtlara rağmen, geçersiz kılmalarını “önleyen” ve rahatsızlığın sürdürülmesine katkıda bulunan prosedürel ve içerik hatalarıyla açıklanmaktadır.

            Bu nedenle duygusal rahatsızlıkların açıklanmasında dış olayların oynadığı rol nedensel değil, kişisel, kendine özgü, yani bireysel öznenin inanç sistemine ve deneyimlerine dayanmaktadır. Duygusal reaksiyonları ve işlevsiz davranışları (ve dolayısıyla bozuklukları) açıklamamıza izin veren şey, bireyin içeriğine ve bilişsel süreçlerine dayalı olayları yorumlama şeklimizdir.

            Bu perspektifte zihin, bireyin deneyimlerini değerlendirdiği ve duygusal tepkileri, zihinsel aktiviteyi ve davranışı düzenlediği bir amaç ve bilgi sistemi olarak tanımlanmaktadır (Castelfranchi, Mancini ve Miceli, 2002). Psikopatolojik semptomlar, danışanın zihninde var olan bir hedefe ulaşmayı amaçlayan faaliyetlerin ifadesi olarak kavramsallaştırılır.

            Bilişsel davranışçı psikoterapi, 1960’larda belirtildiği gibi, psikanalist olarak eğitilmiş iki terapist tarafından geliştirildi: Aaron Beck ve Albert Ellis.

            Sıklıkla inanılanın aksine, bilişsel terapinin davranış terapisinin bir evrimi olmadığını belirtmeliyiz. Bu iki terapi, aynı dönemde ve bağımsız olarak bulunmuş ve daha sonra birleşerek tek bir klinik yöntemın doğmasına sebep olmuştur.

            Bu nedenle, bir tedavi yöntemi olarak, özellikle de depresyon ve anksiyete bozukluklarının tedavisi olarak doğrudan klinikten gelen bir tedavidir.

            Davranışçılıkla karşılaşma daha sonra gelir ve iki yol izler: bir yandan, bilişsel yazarlar, kurucular Beck ve Ellis’ten başlayarak, hem kliniğe uygulanan bilimsel yönteme hem de klinik sonuçlara göre davranışı iyileştirir.

            Beck’in bilişsel terapisi Uluslararası Bilişsel Psikoterapi Derneği’nde hala baskın bir rol oynamasına rağmen, şu anda, bilişsel terapi hakkında konuştuğumuzda, düzinelerce farklı yaklaşımın ayırt edildiği homojen olmayan bir terapötik yöntemden bahsediyoruz.

            Uluslararası literatüre ve bilişsel terapi veya bilişsel-davranışçı terapi olarak adlandırılan tüm yaklaşımlara bakarsanız durum daha da karmaşıktır; davranışsal sıfatın varlığı ve önemi de doğrudan davranışsal türetme ilke ve prosedürlerine verilen ağırlığı kısmen yansıtmaktadır. Bilişsel terapinin tanımında tanınan tüm yaklaşımların ortak noktası, anlam yapıları ve bilgi işleme süreçleri üzerinde ortak vurgu olup, bu nedenle, bilişsel değişkenin klinik olayların açıklanmasında baskın olarak tanınmasıdır.

            Ayrıca, tedavi yöntemi, prosedürlerdeki farklılıklardan bağımsız olarak, bilişsel değişkenin değişimin ana aracı olarak manipülasyonunu içerir. Bilişsel davranışçı psikoterapi, Kanıta Dayalı Tıp perspektifine göre bilimsel düzeyde gösterilen bir etkinlikle, farklı psikolojik rahatsızlıklar ve farklı psikopatolojik ve psikiyatrik tanısal olaylar için tercih edilen psikolojik tedavi olarak düşünülebilir.

            Kayseri BDT uygulayan psikolog arayışınızda bize başvurabilirsiniz

            RANDEVU ALIN..

            RANDEVU MAİL:






              İsminiz

              E-mail Adresiniz

              Doktor Tercihiniz

              Tarih

              Düşünceleriniz




              18 Aralık 2019 Sır Psikoloji


              Sır Psikoloji

              PEDAGOJİ


              Kayseri Pedagog

              Pedagoji tanımı gereği “tüm yaşam döngüsü boyunca insanın eğitim ve öğretimini bütünüyle inceleyen insan bilimi” dir. Yanlışlıkla, aslında, bu insan biliminin sadece çocukların incelenmesi ile sınırlı olduğu düşünülmektedir, ancak öyle değildir, bir pedagog, doğumdan yaşlılığa kadar her aşamada insanın eğitimini ve öğretimini inceler.

              Pedagoji terimi Yunancadan geliyor, yani Paidos terimi çocuk anlamına gelirken, Ago eşlik etmek anlamına geliyor ve bu iki kelime birlikte, antik Yunanistan’dan beri çocukları okula getiren köleler için kullanılıyordu.

              Bugün pedagoji, hem çocuk hem de insanların farklı hayat alanlarıyla, okul eğitiminden öğretime kadar her şeyle ilgilenir. Modern pedagoji bağlamında, bu, insan, insan ve onun varlığını, tam olarak inceler, pedagogistler de genellikle bundan kaynaklanan problemlerle ve engellerle ilgilenir.
              Pedagoji, diğer insan bilimleri gibi ve belki de daha fazla, kökleri Felsefe, Edebiyat, Sanat ve Tarih gibi diğer insancıl çalışmalarla derinden bağlantılıdır.

              Son olarak, Pedagoji maksimum amacında sadece insanın gelişimi ve eğitimi üzerine teorilerin formülasyonuna değil, aynı zamanda ve her şeyden önce insanın eğitim ve öğretim kursu sırasında karşılaşabileceği pratik sorunların çözümüne sahiptir.

              Pedagoji, yalnızca pratik ve doğrudan müdahaleler yoluyla, olası bir çözümü bulmak için en sorunlu durumlara bile gerçekten yardımcı olabilir ve analiz edebilir.

              Pedagogist figürü genellikle sadece çocuklarla ilgili alanlar için düşünülse de aslında pedagogist tüm topluluk için çok önemlidir.

              Pedagoji, insanın eğitimini bütünüyle veya insanın tüm yaşam döngüsü boyunca çalışmasını inceleyen insan bilimidir. Sadece çocuklar ve bebekler ile değil, aynı zamanda gençler, yetişkinler, yaşlılar ve engelliler ile de ilgilenir. Bu nedenle diğer İnsan Bilimleri ile birlikte, pedagojinin kendisinin “dönüştürülebilirliği” sürecinin gerçekleştiği biçimsel, biçimsel olmayan ve gayri resmi bağlamlara hitap eder.

              Pedagogist insanı ve insan ve onun varlığını ilgilendiren şeyleri inceler.
              Eğitimin (pedagogistler tarafından geliştirilen teorik modellere göre) üç koordinatı vardır:
              Bilgi (teorik bilgiler).
              Teknik bilgi (pratik beceri veya yetenekler).
              Know-how (bireyin know-how’ı nasıl çalıştırdığı).
              Pedagojik bir sorun oluşturan birçok faktör olabilir: ebeveyn-çocuk ilişkilerinin zorlukları, sosyal dezavantajlar, kültürel çatışmalar, engelli insanların yerleştirilmesi, mahkumların yeniden hayata atılması, uyuşturucu bağımlılarının rehabilitasyonu, vb. belirli eğitim müdahalelerinin konusu olabilir veya pedagojik eylemle ilgili bir dizi sorunlu unsurun parçası olabilir.

              Eğitmek, kişinin içinde ne olduğunu “ortaya çıkarmak” anlamına gelir: bir bireyde potansiyel olarak var olanın en iyisini geliştirmek anlamına gelir. Eğitim iki kişi arasındaki bir ilişkiden oluşur: eğitimci ve eğitim gören. Eğitim gören, ihtiyaçlarını anlayan ve becerilerini geliştiren eğitimcinin eğitim seviyesine uyum sağlamalıdır.

              Günümüz eğitim bilimi olan pedagoji, 19. yüzyılda Avrupa’da kendini kuran pozitivist kültürel modelin tipik bilimsel doğasından kaynaklanmaktadır. Çağdaş pedagoji, eğitilebilirlik prensibine göre kişi ile hayatının tüm süresi boyunca ilgilenir: kişinin yaşam amacında kişisel kalite haline gelmesi gereken kendi hedefine ve karar özgürlüğüne açık olma olasılığına açıklık getirmesine yardımcı olur.

              Pedagoji, bireylerin yaşamında sadece bir mevsimi veya bir anı ilgilendirmez. Çocukluk veya gençlik eğitimi ile sınırlı değildir: insanın doğumdan ölüme, gerçeğe ‘dönüşmesi’ gereken tüm anları ilgilendirir: pedagojik yansıma ile bilinmeyenle yüzleşmeye çalışırız.

              Pedagoji gerçeklik ve dünyaya geliş, bir gruba entegrasyon, zihnin keşfi, kimliğin inşası, farklılık, hastalık ve mutluluk, refah ve yoksulluk, yaşlılık ve ölüm arasında karşılaştırma yaparak insanı inceler. Yaşamın yıllarını anlamak, gerçeği anlamak, sadece düşüncelerin değil, aynı zamanda onları mevcut ve bulaşıcı hale getirmesi gereken kelimeleri de geliştirmek için çok yararlıdır.
              Pedagojinin araştırma alanı insanın eğitimi ve öğrenmesidir.

              Eğitim, orijinal bir insan faaliyetidir; her kültürde ve her tarihsel durumda kaçınılmaz ve anlaşılır bir jesttir. Eğitim her biçimden ve her sosyal normdan geçer: o kadar karmaşıktır ki onu insan tanımından ayırmanın neredeyse imkansız olduğu bilincine sahip olmadan çalışılamaz.
              Eğitimin kalbinde her zaman niyet vardır: kendini insan üzerinde yapılan herhangi bir çalışma biçiminden ayırt etmek için pedagojinin farkında olması ve insanı yapımda bir varlık olarak tanıması gerekir.

              Eğitimsel eylem çok sayıda bilgi gerektirir ve sezgisel olarak ilerleyemez: konu ile ilgili bilgi, ulaşılacak hedefler, bunlara ulaşma prosedürleri ve araçları ve onları yargılamak.
              Pedagoji, insanın ne olduğu konusunda yansıtıcı bir boyutun olduğu ve potansiyelini daha iyi geliştirme, gerçekliği değiştirme olasılığının dayatıldığı yerde ortaya çıkar. Pedagoji, tam olarak sürdürülebilir değişime yöneldiği için, bir toplumun işleyişini sağlamlaştırması gereken bir ‘dönüşüm bilgisidir’. Bu yüzden pedagoji ‘ihtiyatlı bir bilimdir’.

              Şimdiye kadar genel pedagojinin ne olduğu hakkında mantık yürüttük. Bununla birlikte, bu disiplin farklı bölümlere ayrılmaktadır: sosyal olandan gerçek çocuk pedagojisine. Aşağıda daha kapsamlı bir liste bulunmaktadır.

              Sosyal pedagoji: sosyal problemler içinde çalışır;
              Siyaset pedagojisi: insana vatandaş olarak atıfta bulunulur;
              Biçimsel bağlamlar: resmi olarak eğitim ve öğretim için kullanılır;
              Özel: katılımı teşvik eden özel konuların eğitimini amaçlayan;
              Deneysel: pedagojide bilimsel araştırmaya adanmış;
              Yetişkinlerle ilgili pedagoji: yeniden eğitim ve sürekli eğitim gibi konularla ilgilenir;
              Karşılaştırmalı: farklı ulusların veya kültürlerin eğitim uygulamalarını karşılaştırır;
              Aile pedagojisi: özellikle çocukluk pedagojisi temaları ile ilgilenir;
              Oyunlar: oyunların öğrenmede oynadığı role odaklanmış;
              Müzik: sanatın öğrenme dinamiklerine katkısını analiz eder;
              Psikanalitik: psikanalize odaklanmış;
              Sanat: yaratıcılığı birçok bilgi formuyla karşılaştırır;
              Psikopedagoji: çocuk psikopedagogisti çocukların pedagojik sorunları ile ilgili psikolojik yönleri ele alır;
              Nöropedagoji: biyolojik ve sosyal, pedagojik nöroloji arasındaki ilişkiyi antropo-evrimsel açıdan inceler;
              Biyoeğitim: gen-çevre ilişkisine odaklanmıştır;
              Pedagojinin tarihi: pedagojinin epistemolojik durumunu inceler ve genel bilimsel bağlamda çerçeveler.

              Pedagoji ve psikoloji ilişkisi

              19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başı arasında, daha önce sadece bir felsefe dalı olarak görülen psikoloji ve pedagoji arasında yakın bir bağlantı kuruldu. Deneysel Psikolojinin kurucusu kabul edilen Wilhelm Wundt, duyuları aracılığıyla öğrenmeyi ilk inceleyen kişiydi.

              Johann Friedrich Herbart, pedagojiyi felsefe ve değerlerine özümseyen son düşünürlerden biriydi, daha sonra bu iki bileşeni bir eğitim bilimi oluşturmak için öneren psikolojik araştırmalarla arabuluculuk yapmaya çalışıyordu. Referans aldığı filozoflar hassas algı konusunda Johann Heinrich Pestalozzi ve ahlak konusunda Kant olmuştur.

              Stanley Hall, ilk kez pedagojik araştırma önerdiği gibi eğitim alanında bir devrim olan Wilhelm Wundt’un ve Herbart’ın çalışmalarına yaklaştı. Hall, çocukların çizimlerini, anamnezlerini ve hala ilginç kabul edilen teorileri formüle etti.

              Simon ve Binet, bir çocuğun zekasının kafatasının büyüklüğüne göre ölçülebilir olduğu fikrinin üstesinden geldiler ve yeteneklerini ölçmek için bir ölçek ve bir anket tasarladılar.

              Türkiye’de Pedagog Olmak?

              Doğrudan pedagog olmak için Lisans düzeyinde eğitim Türkiye’de bulunmamaktadır. Pedagog unvanı almak için yapılması gereken, YÖK’ün 2547 sayılı kanununa göre Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik ve Çocuk Gelişimi gibi bölümlerden mezun olmak ve psikoloji dalında Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora düzeyinde eğitim almaktır.

              Devlette pedagog olarak çalışmak için KPSS sınavına girip atanmak şarttır. Ancak özel sektörde böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır. Ancak hangi durumda olursa olsun pedagog olmak yetkin bilgi gerektirmektedir.

              RANDEVU ALIN..

              RANDEVU MAİL:






                İsminiz

                E-mail Adresiniz

                Doktor Tercihiniz

                Tarih

                Düşünceleriniz




                18 Aralık 2019 Sır Psikoloji


                Sır Psikoloji

                PSİKOLOJİ


                Psikoloji

                Organizmanın davranışlarını inceleyen pozitif bir bilim dalıdır.
                Psikoloji, dinsel veya felsefi anlamdaki “ruh” kavramını incelemez. Çünkü ruh, gözlenebilen veya ölçülebilen bir kavram değildir.
                Bir konunun psikolojinin konusu olabilmesi için gözlenebilir ve ölçülebilir olması gerekir.
                Davranış: Organizmanın gözlenebilen veya ölçülebilen ya da betimlenebilen eylemleridir.
                Dışsal davranışlar: Doğrudan gözlenebilir olanlardır.

                Konuşma, uyuma, gülme, çalışma gibi…
                İçsel davranışlar: Doğrudan gözlenemese bile ölçülebilir ya da anlatılabilir olanlardır. Düşünme, tasarlama, hayal kurma, kıskanma, rüya görme gibi…
                Psikoloji denilince genellikle aklımıza ilk olarak insan hayatı gelir. Ancak psikoloji sadece yaşadığımız problemleri değil tüm davranışlarımızı inceleyen bir bilim dalıdır.

                Psikolojinin Amaçları Nelerdir?

                Psikolojinin amaçlarını şu şekilde açıklayabiliriz. Organizmanın tüm davranışlarını betimler, açıklar, önceden tahmin eder ve kontrol eder.

                Ancak psikoloji ve sosyal psikoloji arasındaki fark iyi bilinmelidir. Psikoloji genel olarak insan davranışlarını incelerken sosyal psikoloji insanın kendisi ve çevresiyle arasındaki uyum ve ilişkilerin bütününü inceler.

                Sosyal Psikoloji Nedir?

                Bizim günlük hayatta psikoloji olarak adlandırdığımız kavram genel olarak sosyal psikolojiye girmektedir. Sosyal psikoloji insanın çevresi ile ve yaşam ile uyumunu açıklamaktadır. Sosyal psikolojiye göre insan ikil tip güdüye sahiptir: birincil fizyolojik güdüler ve ikinci fizyolojik güdüler. Birincil psikolojik güdüler temel hayat ihtiyaçlarını tanımlamak için kullanılmaktadır. İkinci fizyolojik güdüler ise birincil fizyolojik güdüler doyurulduktan sonra insanların sosyal yaşam için ihtiyaç duyduklarıdır.

                1. Birincil Fizyolojik Güdüler
                İnsan ve hayvanda aynı.
                Fizyolojik ve biyolojik yapıyla ilgili.
                Doğal yaşamın devamı için gerekli güdüler
                (Açlık, susuzluk, uyku, analık, cinsellik, temizlenme, güvende olma, ağrıdan kaçma gibi.)

                2. İkincil Fizyolojik Güdüler
                Sosyal yaşam için gerekli.
                Sosyal yapıyla ilgili.
                İnsanlar arası ilişkilere dayanan güdüler.
                (Ait olma, sevgi, saygı, anlama, düzen, beğenilme, kendini gerçekleştirme gibi)
                Genelde birincil güdüler doyurulmadan, ikincil güdülerin doyurulmaması beklenir. Ancak bazen bunun tersi de mümkündür.

                Bireyin Davranışında Sosyal Etkiler

                SOSYAL DAVRANIŞ: Başkalarıyla ilişkilerimizde gerçekleşen öğrenilmiş davranışlar.
                SOSYAL ETKİ: Davranışlarımız üzerinde, başkalarının varlığının etkisidir.
                Başkalarının yanında, yalnızken olduğumuzdan farklı davranırız.
                GRUP NORMU: Grubu oluşturan bireylerin ortak kural ve kabulleridir.
                GRUP NORMLARINA UYMA: Çeşitli nedenlerle, grup gibi düşünme, gruba uyma.
                UYMA: Bireyin görüş ve davranışlarını sosyal etki doğrultusunda değiştirmesi.
                Uymanın nedeni dolaylı ya da dolaysız hissedilen sosyal baskıdır.
                Birey, belirsiz durumlarda grup kararına uyar.
                Birey bazen yanlış olduğunu bildiği halde grup kararına uyar.
                Sosyal Biliş: Bireyin kendisi ve sosyal çevresi hakkında birtakım kararlara ve yargılara varmasıdır. (Sosyal dünya yorumlanır, analiz edilir, hatırlanır.)
                Bireyler, gruplar ve toplumlar hakkında bizde oluşan izlenimlerdir.

                Akıl Sağlığının Temelleri Nelerdir?

                Psikoloji denilince ilk çağrışım yapan kavramlardan biri de akıl sağlığıdır. Akıl sağlığı kişilerin yaşadıkları travmaları da kapsayarak kişilerin sosyal yaşam ile uyumlarını ortaya koyan bir durumdur.
                Ruh veya akıl sağlığı üzerinde:
                Olumsuz duyguların, olumsuz heyecanların,
                Uzun süren korku ve kaygı yaşantılarının,
                Engellenme ve çatışmaların, ayrıca
                Savunma mekanizmalarının yoğun kullanımlarının, olumsuz etkileri vardır.
                Engellenme: Bir gereksinim giderilmesi veya bir amaca önlendiğinde yaşanılan olumsuz yaşantı.
                -Hedef ne kadar önemli ise engellenme yaşantısı o kadar yıkıcı olur.
                -Engellenme kişinin kendisinden, toplumsal çevreden, doğal çevreden ya da zamansal gecikmeden kaynaklanabilir.
                Engellenmenin Yol Açtığı Farklı Tepkiler
                -İçe kapanma, karamsarlık, kaygı ve hayal kırıklığı
                -Duygusuzluk, tepkisizlik
                -Panikleme davranışı ve tikler
                -Öfke ve saldırganlık
                Savunma Mekanizmaları
                Kişinin engellenme ve çatışma gibi kaygı verici durumlarla başa çıkabilmek için geliştirdiği bilinçsiz savunma biçimleridir. Psikolojik “savunma kalkanları”dır. Savunma mekanizmalarının özellikleri şu şekildedir:
                Her insan başvurur.
                Bilinçsizce geliştirilir.
                Benliği çatışmalardan korur.
                Sorunları çözmez, geçici rahatlama verir.
                Yoğun ve sürekli kullanımı ruh sağlığını bozar.
                Savunma Mekanizmaları Türleri
                1.Hayal Kurma(Fantezi Geliştirme): Kaygı verici gerçekleri, hayaller kurarak istenilen şekli sokma.
                2.Kaçma: Kaygı verici durumlar karşısında ilgisiz, sorumsuz ve vurdumduymaz bir tavır takınma.
                3.Yadsıma(İnkar): Acı verici gerçekleri kabullenmeyerek reddetme.
                Ör.) Çok sevdiği birinin ölümü ya da kendisini terk edişini kabullenmeme, bunların olmadığına kendini inandırmadır.
                -Patolojiktir.
                4.Bastırma(Bilinçaltına Atma): Derin kaygılar uyandıran düşüncelerin farkında olmadan unutulmasıdır.
                Ör.) Deprem veya ölüm korkusuyla yaşamak zor olduğundan bilinçsizce unutur, yaşamımıza devam ederiz.
                5.Bahane Bulma (Mantığa Bürüme): Rasyonalizasyondur.
                -Başarısızlığımıza, akla uygun gerçekler üretmemizdir.
                -Doğru olmayan, akılcı mazeretler bulmadır.
                Ör.)” İçki ve sigara dertlerimi unutturuyor.”, “Borç yiğidin kamçısıdır.” gibi …
                (Not: Başkasını suçlama veya öfke çıkarma yoktur.)
                6.Öfkenin Yön Değiştirmesi: Öfkemizi asıl kaynağına değil de gücümüzün yettiğine yöneltmemizdir.
                Ör.) “Şamar oğlanı” veya “Günah keçisi” bulmak.
                Ör.)”Eşeğini dövmeyen semerini döver.” Gibi.
                (Not: Öfkelenen kişi, öfkesini kendinden çıkarıyorsa buna “Kendine Yönelme” denir.)
                7.(Başkalarına) Yansıtma: İki türlüdür.
                1. Kusur ve hatalarımızı kendimize yakıştıramadığımız için herkese mal etme. (Yalancı birisinin “Yalan söylemeyen var mı?” demesi.)
                2. Başarısızlık veya hatalarımızın suçunu başkasına atma. (Yenilen takımın hakemi suçlaması gibi.)
                (Not: Aşırı hali paranoyaklarda görünür.)
                8.Karşıt Tepkiyle Güdüleri Çarpıtma: Gerçek güdümüz kınanacağından, istek ve duygularımızın tam karşıtı bir görünün sergilememiz.
                Ör.) Kişinin aslında çok ilgi duyduğu birisine aksi davranması.
                Ör.) Kardeşini çok kıskanan çocuğun, “aşırı seviyor” görünmesi.
                9.Ödünleme (Telafi): Bir alandaki yetersizlik duygumuzu, başka bir alanda başarı giderme çabamız.
                Olumlu Örnek: Ders başarısıyla öne çıkamayan gencin vücut geliştirmesi.
                Olumsuz Örnek: Çelimsizlik duygusunu, sokak çetesine girerek kıran genç.
                10.Yüceltme: Saldırganlık veya cinsel merak gibi toplumsal kabul görmeyen güdülerden vazgeçmeyip onları, toplumca onaylanan yapıcı etkinliklere dönüştürme. Saldırganlık eğilimini, döğüş sporlarında başarıya ulaşarak giderme.
                11.Özdeşim Kurma: bireyin kendinde özenilir bulmadığı özelliklerin yaşattığı eksikliği, özenilen kişi ya da grupları taklit ederek gidermesi.
                Ör.) Tavır, davranış, giyim vb. popüler kişilere benzetme.
                12.Gerileme: İstekleri engellenen bireyin ilkel, eski veya çocuksu davranışlar sergilemesi. (Bebekleşme, ağlama, küsme, utanma gibi)
                13.Pollyannacılık (Tatlı Limon): Başa gelen her kötü durumda mutluluk oyunu oynama.
                Ör.) “Kan kusup kızılcık şerbeti içtim demek” deyimi gibi.
                Davranış Bozuklukları
                Normallik-Anormallik
                -Her davranış, yapıldığı toplumsal-kültürel ya da zamansal-mekansal koşullara göre normal ya da anormal diye nitelendirilse de anormal davranışı belirleyen evrensel ölçütler vardır.
                -Anormal kişi, normlardan sapar, gerçekliği doğru algılayamaz, otokontrol sağlayamaz, sağlıklı ilişkiler kuramaz, aşırılık, tutarsızlık ve yetersizlik özellikleri taşır.
                Davranış Bozukluklarının Nedenleri
                1.Organik Nedenler: Soyaçekim, iç salgı bezlerinin düzensizliği, mikrobik etkiler, madde bağımlılığı, bunama ve kaza etkileri.
                2.Psiko-sosyal Nedenler: Çözümlenemeyen çatışmalar, korku ve kaygılar, can güvensizliği ve ruhsal şoklar.
                Davranış Bozukluklarının Sınıflandırılması
                PSİKONEVROZ (Nörotik Reaksiyon):
                -Hafif bozukluklardır.
                -Kişiliğin yalnızca belirli yönleri etkilenmiştir.
                -Gerçekle ilişkileri sürer.
                -Tedavileri kolaydır.
                1.Nevrasteni
                -Dağınık düşünceler
                -Yalnızlık ve huzursuzluk duyguları
                -Çabuk telaşlanma ve panik
                -Hipokandriya (Hastalık hastalığı)
                -Yorgunluk, güçsüzlük, güvensizlik, psikosomatik ağrılar.
                Psikoloji canlıların tüm davranışlarını konu edinmiş bir bilim dalıdır. İnsanların daha konforlu bir hayat sürmeleri için gündelik yaşam ve sosyal yaşamda karşılarına çıkan olayları neden – sonuç ilişkisi içerisinde değerlendirir ve bu değerlendirmenin sonucunda kişilerin kendilerini, davranışlarını tanımalarına yardımcı olur.

                RANDEVU ALIN..

                RANDEVU MAİL:






                  İsminiz

                  E-mail Adresiniz

                  Doktor Tercihiniz

                  Tarih

                  Düşünceleriniz



                  Sır Psikoloji

                  Günümüzde yaşam koşullarının hızla değişmesi, bireyleri psikolojik, sosyal ve akademik yönden pek çok sorunla yüz yüze getirmektedir. Sorunlarımızla başa çıkabilmek için yalnızca kişisel gayretlerimiz yeterli gelememekte profesyonel bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır.

                  Bizler bu ihtiyacı fark edip 2016 yılında Sır Psikoloji Aile Danışma Merkezini kurduk.Kurumumuz T.C. Kayseri Valiliği tarafından ruhsatlandırılmış Aile Çalışma Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne bağlı özel bir kurumdur.

                  Amacımız, bireylerin yaşam kalitelerini artmasını sağlayıp, bireysel iyilik hallerine, psikososyal gelişimlerine katkı sağlamak bunun içinde Psikoloji biliminin bilgi ve birikimlerini danışanlarımızın hizmetine sunmaktır.

                  Copyright by Sır Psikoloji 2020. All rights reserved.